PERSECUTORY
Çıkardıkları albümler ve sahne performanslarıyla dikkat çekmeyi başaran İstanbul’lu Black Metal topluluğu Persecutory’den vokalist T.Profanator ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.
Merhaba ,”Perversion Feeds Our Force” ile başladınız, ardından sold-out olmayı başaran “Towards the Ultimate Extinction” albümü ile devam ettiniz,konserler vs.,şu sıralarda Persecutory neler yapıyor ? Kadroda değişiklikler var mı ?
Sunmuş olduğumuz anti-kutsal gürültüler çok soğumadan bir yenisini koymak önemli, bu doğrultuda bir split ve sonrasında ikinci bir albüm gelmesi olası. Bizde dur durak yok, süreç belki yavaş ilerleyebilir ama bu “kısıtlı imkanlar” gibi yıllarca türk metalcisinden sık duyduğumuz tuhaf bahaneler değil, sadece hem konser hem de günahkar gürültüleri evrene yaymak konusunda ayırabildiğimiz vakitten dolayı yavaş ilerleyebilir. Albümde davulcumuz session’dı, çünkü öncesinde çalan davulcu ani kararla Finlandiya’ya yerleşmişti. Albüm sonrası live olayını da düşünerek 2 yeni manyağa ihtiyacımız oluşunca son kadro Şubat 2018 de Nihil Kaos tan Deathbed’in bas gitara ve Thorncraft’dan Satanae’nin davula gelmesiyle şekillendi ve gruptan kimsenin kafasına asteroid düşmediği sürece bu çılgınlık böyle devam eder diye düşünüyoruz. Şu 2 yeni şarkı ki birini zaten biliyorsunuz; “as the serpents ascend” son 3 konserdir çalıyoruz, cehennemin dibine bir başka yol çalışması kıvamında olacak ve bu yüzden vereceğimiz bu kalıcı rahatsızlık için özür dilemeyeceğimiz hazırlıklar peşindeyiz.
Towards the Ultimate Extinction Polonyalı Godz Ov War Productions tarafından basıldı ve tüm dünyaya yayıldı . Kendileri ile yolunuz nasıl kesişti? Ve bundan sonra yine aynı firma ile mi çalışacaksınız?
Kış ayazında kaydedip bunalımlı yaz sıcağına doğru giderken hazırladığımız promolar vasıtasıyla plak şirketleri ile görüştüğümüz noktada bize devasa bir övgüyle birkaç label gelmişti ve Godz Ov War bunlardan kesinlikle en önemli olandı. Firmanın sahibi olan Greg Rosenthal ile ilk etapta CD ve kaset için anlaştık ve LP için de “gelecekte” diye söz almıştık. CD ve kaset 2018 sonu tükendi, şimdi sırada LP ile sesleri duyurmak var, hatta 2 gün önce ön siparişlere açmış şirket, yakın zamanda Türkiye de de olur. Bakalım gümrük memurlarına bu sefer ne kadar dil döküp yalvaracağız. Şirket ile yine beraber çalışmaya gelince, biz onların, onlar bizim zihnimizi okumuş ki tam “yeni ürünlerde de devam etmek isteriz” bilgisini paylaşacağımız dönemde aynı bilgiyi Godz Ov War bizimle paylaştı. Albüm antichrist magazine, voicesfromthedarkside, lordsofmetal ve sayısız sitede övgü almıştı ve bu güzel dağılımda Godz Ov War’un payı aşırı büyük, devam etmemek olmazdı.
Persecutory müziğinde benim çok sevdiğim türlerin çiğ ve oldschool öğelerin bir birleşiminin yanısıra 80’ler Thrash Metal’inin öfkesi , 90’lı yılların black metal karanlığını hissediyorum. Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Şu an temel anlamda sadece black metal deyip geçmeyi tercih ediyorum. Ritüelistik yapısı var ama aynı zamanda saldırgan da. Geçmişten bugüne ele alırsak herşey freni patlamış kamyon gibi ve zehirleyici, kuduz black-thrash metal yapmak istememizle başlamıştı ve bu dönemin esintileri şu an bile çok çok az olsa da var. bildiğiniz tüm farklı kuşakların dev gruplarını saymama zaten gerek yok, ama ilk dönemler sodom, sarcofago, bestial mockery gibi grupların yoğun etkisiyle yola çıktık ve bestelerde öyle şekillendi. albüme bakarsanız şarkıdan şarkıya değişik bir iniş çıkış olduğunu kabul ediyoruz, bir şarkı çok ritüelistik kafada, başka bir şarkı aşırı saldırganlığı öne çıkarıyor ve albüm böyle ilerliyor. grubun bu yoğun geçişi yaşadığı 1 senelik süreç içerisinde üretilmiş besteler olmasından kaynaklı ve o yüzden yurtdışında mesela kritiklerde tanımlayanlar hep black-thrash-death dediler, ama bu ecnebilerde bazen acayip tabi, kritiklerde bizi benzetmedikleri grup kalmadı. bir beatles’a benzetmedikleri kalmıştı.
Gayet sert ve karanlık bir müziğiniz ile çok seviliyorsunuz. Yeni çalışmalarınız bir süredir devam ediyor ,yeni Persecutory zehrini ne zaman dinleyeceğiz ?
Sonbaharda kasvet çökerken biz de insanların üstüne karabasan gibi bir çökelim diyoruz. Infectious Torment ve Vulgargoat beste yazma işlerine bakıyorlar şu sıralar, hatta ikinci yeni şarkı da bitmek üzere ve yaz bitmeden kayıt öncesi stüdyo olarak bitirebiliriz. Daha karanlık, daha girdap içine sürükleyen, sisli atmosferde boğan bir ürünle gelmek hedefimiz. Kuyulardan seslenip ruhunuza ve bedeninize şevk ve dehşeti sonuna kadar enjekte etme peşindeyiz belki de.
Müziğinizde ölümü ve süründüren yaşam karşıtı ruhunuzu hissettiriyorsunuz , peki liriklerde nelerden bahsediyorsunuz ?
Din karşıtlığı ve evrene karşı başkaldırıyı övmek gibi temel ilkelerle birlikte düşünce olarak bunların bile hafif kaldığı daha boyut ötesi hissiyatlara vurgular yapmak diyelim. Dünyevi değil, daha çok zaman ve madde ötesinde ve enerji boyutunda, belki de hiç bilemeyeceğimiz bir yapıyı sadece işaret edebilmekten ibaret. Şarkılarda şeytani ve sapkın temalarımız her zaman var, fakat bu lirikler aynı zamanda sonsuzluk kaosu içinde bir azabın yaşanması ve bu azabın arkasında ne var, sorumlusu nedir’e kadar ilerliyor. Ve temelde düşüncelerimizin çıkış noktasını kurulmuş bir yapılar bütünü ve bunların kurallar düzeni varsa bunun varlığına inanmadığımız için reddetmek değil, bu kadar aşağılandığımız için gerçekte var olsa da zaten böyle bir egoyu reddediyoruz olarak açıklarsak bu düşünce liriklere temel oluşturuyor. Bu tabii ki yeni şarkılarla beraber başka konularla da birleşiyor, mesela abrahamik dinler ve sümer büyüleri, eski ahitte geçen hikayeler, kutsal meleklerle düşen meleklerin savaşları, tiamat ve marduk arasındaki savaş bunların başlıcaları.
Kadıköy sert müzik açısından her zaman çok önemlidir. Whisky, Metalium gibi ilk metal gruplarından, Radical Noise gibi Hardcore’un dev isimlerine kadar bir çok ismin çıkış yeridir. Son yıllarda ise Extreme Metal ‘de dehşet grupların çıkışına sahne oldu. Siz, Sarinvomit, Engulfed, Burial Invocation, Decaying Purity, Diabolizer ve Hellsodomy ilk aklıma gelenler, bu konuda görüşleriniz neler?
Belli geçmişe ve bilgi birikimine sahip insanların sokaklarda yolunun kesişmesi diyebilirim. Bilhassa son dönemlere bakarsak 2006, 2007 seneleri buna temel oluşturdu. Tabi stüdyoların fazla olması da alternatif olarak bunu sağlıyor ama tek başına sebep kesinlikle değil. Buradan çıkan ekstrem grupların en önemli özelliği yurtdışında dört bir yana isimlerini yaymaları ve bu durum bugün gerek Kadıköy de, gerekse Ankara da geçerli. Hatırlıyorum sene 1998 falandı, Moda da bir duvarda spreyle yazılmış Kreator yazısı görmüştüm, o zaman 15 yaşındaydım ve “burası tam metalci ilçesi” demeye başlamıştım, çünkü doğup büyüdüğüm yer olmasına rağmen yeni ayıkmıştım. Akmar daki dükkanlar ve Akmar çevresi, sahaf kültürünün yaygın olması, istediğin albümlere de bu sayede çabuk erişebildiğin bir bölge olması önemli, çünkü herkesin metalcilik vizyonu belli bir noktadan sonra ileriye gitti. Düşün ki burada yaşayan ve bu gürültüyle tanışmış olan bizler zamanında yolda yürürken tezgahta ikinci el maiden, saxon, slayer, morbid angel, darkthrone ya da venom kasedi bulabiliyorduk, ya da bir autopsy, kreator plağı. ve sayısız fotokopi fanzin. çoğu insan böyle günleri gördü. Birkaç neden birarada gösterilebilir.
Son yıllarda hem yeni gruplar kendi alanlarında çok iyiler, hem de eski metal grupları yeniden bir araya gelip konserler yapıyorlar vs, sizler genel olarak ülkedeki metal piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Siz hiç Berlin’de bir Alman’ın “çok konser oluyor yeaaaa” dediğini görebilir misiniz? Göremezsiniz ancak tabii ki Türkiye ile Almanya şartlarını bir tutmuyorum. Bunu diyenler olduğu için böyle başladım, konserler olacak, olmak mecburiyetinde, isteyen istediğine gider. 3 ay içine denk gelen 10 konserin 10 unda da dinlemek istediğin gruplar var ise yapacak birşey yok, bazılarına gidersin. Yerli gruplara gelince piyasada çok fazla dandik türk grubu olduğunu da ifade etmeliyim ve bu durum yeni değil yıllardır böyle. Barda çıkıp 7 şarkı çalıp, “6 sı kavır, biri bizim bestemiz”, “desteğiniz için teşekkürler” mantalitesi yok olmalı. Aynı zamanda yaptığı kaydı da hiçbir firmanın sallamayacağını bildiği için ozalitçide albüm bastırarak, facebook tan sayfa beğenisi toplayarak, youtube dan çok tık alarak, instagram da çok takipçi kasarak, spotify dan albüm yayınlayarak takılan gruplar yok olmaya mahkumdurlar. Bahsettiğim sadece sosyal medya üstünden ilerlemeye çalışan gruplar, sosyal medya kullanmaya tabii ki lafım yok. 500 yıldır şunu anlatamadık, anlatamıyoruz da. İstiyorsan youtube da 1.000.000 tık al, yaptığın albüm TR standartlarının üstünde değilse ve bir plak şirketinden fiziksel (LP, CD, kaset) albüm çıkaramıyorsan, turneye gitmiyorsan, festivale çıkmıyorsan bu iş sadece “hobi” olarak kalır. Metal içinde hobi olan bir durum da gerçek değildir. Festival dediğim olay da çıkıp 5000 lere, 10000 lere çalmak tabii ki değil, dünyanın dört bir yanında underground kapsamda sayısız festival var, bunlardan bahsediyorum. “Kendimiz internetten yayınlamayı tercih ettik” diye gerçekten isteyen de belki vardır, bu konuda samimi ise lafım yok ama bunu başarısızlığın kabullenildiği bir bahane olarak görüyorum. “iyi de olsa kötü de olsa emek harcadık, lütfen yerli gruplara destek” gibi aptalca bir mantığın yavaş yavaş öldüğünü görüyoruz, bu açıdan güzel. Ben açıkçası Pagan’ın reunion yapmasına çok sevindim ve geçen gidip Laneth de izledim de.
Son günlerde Black Metal yeniden tüm dünyada gündemde , malum 90’lı yılların Norveç Black Metalini konu alan ‘’ Lords Of Chaos’’ filmi çekildi ve yayınlandı. Daha çok Mayhem ve Burzum’u konu alan bu filmi izlediniz mi ve film ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
Dürüst olayım, henüz izlemedim. şu ana kadar “until the light takes us”, “eternal flame of gehenna” gibi belgeselleri izlemiştim, fakat buna daha fırsat bulamadım. gelen yorumlara göre de değerlendirmem biraz yanlış olabilir.
23 Şubat’ta Behemoth ile aynı sahneyi paylaştınız ve sizi çok seven fanlarınızda oradaydı ama hiç bilmeyen metalseverler de sizi keşfetmiş oldu. Underground bar konserlerinden , Behemoth’a konuk grup olmaya kadar evrilen bu süreç hakkında neler demek istersiniz ?
Grup açısından değerlendirirsek bizim planımızda tabii ki Behemoth konseri yoktu, çünkü bu Türkiye deki bu büyük grup konserlerinden çok yurtdışında görüştüğümüz bazı festivaller vardı, ve ilerisi için onları planlıyorduk ve bu planlar devam ediyor. Behemoth için bana teklif geldiğinde de 2018 de çaldığımız underground konserlerin sahne ve performans açısından iyi ses getirdiğini düşündüm ama bizim organizasyona tanıtımımızda rol alanlarda vardı. Çünkü Persecutory 2 yeni elemanla ve Mayıs 2018 e kadar 1.5 senedir konser vermemiş bir grup olarak çok kısa sürede olması gerekenin 2-3 katı yol katetti ve bu da doğal bir süreç oldu diyebilirim. Kendi açımdan değerlendirirsem, daha önce Almanya da çıktığım bu tip büyük sahneler birkaç kez oldu, ama gerçekten öyle bir kitleye çaldık ki oradaki belki 100-150 kişi hariç Türkiye de ekstrem metal’e az da olsa ucundan bir yerinden giripte, o bahsettiğiniz underground konserlerin hiçbirinden haberi olmayan bir kitle. Persecutory albüm yaptı, sold-out oldu şimdi LP si çıkıyor, ve kitlenin bundan haberi yok, zira metal-archives nedir bile bilmeyen spotify çocuklarıyla karşı karşıyasınız. Neticede bu kitleye çalmakta değişik bir tecrübe.
Röportajın sonlarına doğru gelirken, Persecutory olarak yakın dönemde yapmayı planlandığınız yurt içi-yurt dışı konser girişimleri vb durumlardan bahsedelim?
Yurtdışı 2020 de olma ihtimali yüksek, yurtiçi konser Kasım da olabilir. Yine sonbaharda ise 2 yeni şarkı geliyor. Sonrasında artık sıra ikinci albüme gelir.
Persecutory’i üç kelime ile tanımlamaya kalksanız, bunlar ne olur?
Yıkıcı, marazi, ayinsel
Extreminal olarak sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ediyor ve başarılı çıkışınızı takipte olduğumuzu da bilmenizi isteriz. Son olarak neler söylemek istersiniz?
Ruhumuzdan gelen yıkıcı nefret asla soğumadan devam ediyor, yakında albümün LP’si CD ve kasette olduğu gibi yine Godz Ov War etiketiyle çıkıyor ve Türkiye de olacak. Röportaj için Extreminal’e çok teşekkürler.