Blog

Arşiv Odası : Tozlu Raflar #6 | Catamenia – Halls of Frozen North

Massacre Records – 1998 – Finlandiya 

Bu albüm hakkında yazmaya karar verdiğimde, albümü dinlediğim ilk günler canlandı hemen gözümde, inanılmaz bir his, özellikle bu yüzden bu köşeye yazmaktan ayrıca keyif alıyorum. Lise yeni bitmişti ve yakın bir arkadaşım dinlemediği Extreme Metal albümleri bana vermek istedi, yeni bir albüm edinmenin hatta yeni bir grup keşfetmenin zor olduğu bir dönemde elbette bu teklifi red edemezdim.

Yirmiye yakın kasetin bir çoğu kopya kasetti, içlerinden beyaz renkli üzerinde hiçbir şey yazmayan bir kasetin sadece kutusundaki kağıtta grubun ve albümün adı yazıyordu; “Catamenia – Halls of Frozen North”. O dönem Melodik Metal´e daha yatkın olmamdan ötürü, daha ilk parçadan albümün içinde buldum kendimi. Catamenia Finlandiya menşeli bir grup ve dinlediğim ilk Finlandiyalı grup oldu. 1995´te Extreme Metal sahnesine adım atan Catamenia, ilk albüm “Halls of Frozen North” piyasaya çıkana kadar sırasıyla: 95 yılında “Demo 95” ve 96 yılında “Winds” demolarını piyasaya sürdü.Takvim 98´í gösterdiğinde Catamenia, Massacre Records ile anlaşmaya vardı(Hala aynı firma ile çalışıyorlar) ve 20 Ocak 1998´de ilk albüm “Halls of Frozen North” piyasaya çıktı. Albümün ismiyle uyumlu olması için özellikle seçilmiş gibi, kışın en çetin dönemlerinden bir tarihte dinleyiciyle buluştu albüm. Ekibin Finlandiya içinde bir çok seçeneği olmasına rağmen ilk albümün kaydı için rotayı Almanya’ya çevirdiler ve 97 yılında Communication Studio´da kayıtları tamamladılar.

Albümde Outro ile birlikte 14 parça var ve toplamda 46.33 dakika uzunluğunda. Albümün açılış parçası “Dreams of Winterland” ile birlikte albümün merkezinde bulunan, hem müziğinin hemde lirik temasının üzerinde yükseldiği kış atmosferini sonuna kadar hissediyorsunuz. Albümü ister kış ister yaz mevsiminde dinleyin bunun hiçbir önemi yok, kendinizi birdenbire Finlandiya’nın medeniyetten uzak, karlarla kaplı, şişli bir bölgesinde buluyorsunuz.

Bu albümde öne çıkan ve albümü sırtlayan iki etken vardır; ilki klavye ve diğeri vokallerdir. Klavyede kullanılan, dönemin teknolojisinin imkan verdiği çeşitlilik çok olmasa da, kullanılan tonlar ve icra işçiliği albümde oluşturulmak istenen atmosferin yaratımındaki rolünü başarıyla oynamıştır (Bunun yanında rüzgar gibi çeşitli doğal ses efektlerinin kullanıldığı bölümler mevcut). Vokaller ise klavyeden de önde olarak kendini ana odağa çekiyor. Açıkçası benim için Black Metal vokalistleri arasında, Catamenia´nın kariyerinin başından 2003 yılına kadar kadroda yer alan Mika “Deimhal” Tonning´in yeri ayrıdır, kendine has orijinal scream vokalini oldukça yüksek perdeden ve güçlü biçimde icra ediyordu (Günümüzde “Creinium” isminde, Progressive Technical/Melodic Death Metal türünde çalan bir grupta aktif müzik hayatına devam ediyor; ama ne yazık ki Catamenia´dan aşina olduğumuz vokalleri orada duyamıyoruz.), dinleyicileri albüme bağlayan en büyük etkenlerden birinin vokaller olduğunu söylemek yanlış olmaz. Vokaller öyle agresif ve saf biçimde icra edilmiş ki, bu sebeple aslında Trve Black Metal dinleyicilerinin bile içine sindirerek dinleyebileceği bir çizgiye çekmiş albümü.

Albümde benzersiz bir melodi ve tempo çeşitliliği mevcut ki bu albümün en belirleyici özelliklerinden biri. Davulların icrası da bu noktada kritik rolünü başarıyla icra ediyor, tüm albüm boyunca duyumu gayet iyi, davul üzerinde ki mix ve mastering işçiliği hayranlık verici. Davullar özellikle temponun ani değişiklik gösterdiği bölümlerdeki icrası ve özellikle blast beat performansıyla görece daha yumuşak rifflere sahip parçalardaki dengeleme unsuru olması sebebiyle davullar, albümde Vokallerden ve Klavyeden sonra dinleyiciyi albüme bağlayan bir başka etken. Albümde insani kendisine çivileyen bir çok ayrıntı var fakat gitar kayıtlarında uygulanan işçilik ne yazık ki diğer ayrıntılardaki gibi başarılı değil; vokal, klavye ve davullara göre daha geri planda kalıyor; fakat sanıyorum bu grubun tercihiydi. Albüm hakkında yazılmış bir çok kritikten bazılarında bu ayrıntı albümün eksikliği olarak görülmüş; fakat ben tam aksi yönde düşünüyorum. Özellikle böyle Melodik Metal albümlerinde, melodi çeşitliliğinin icrası Gitarın üzerinde değilse, on planda olmasının da bir anlamı yok.

Daha önce albümün içinde ki tempo değişimlerinden bahsetmiştim, albüm genel olarak yüksek bir tempoya sahip olsa da her parçanın açılışı gümbür gümbür değil. Ve bu ayrıntı kendi adıma albümde sevdiğim ayrıntılardan bir diğeri. Albümün ikinci parçası “Into Infernal” in akustik ve bass gitar birlikteliğiyle icra edilmiş harika bir açılışı, ardından diğer bütün enstrümanların da dahil olduğu part ve devamında gelen oldukça melankolik gitar riffi. Parçayı zihne çivileyen en etkin bölümleri. Parçanın devamında ortamın bütün soğuk atmosferini daha da donduran muhteşem vokallerle parça en yüksek temposuna ulaşıyor. Albüme adını veren beşinci parça “Halls of Frozen North” yüksek tempoyla açılış yapan parçalardan, blast beat icrasına eşlik eden klavye bölümü ile albümün en iyi açılışlarından birine sahip. Albümde gitar solo performansı sıklıkla karşımıza çıkmıyor; fakat albümün yedinci parçası “Awake in Dark” in son bölümünde oldukça sade ve melankoli yüklü gitar solo icrasını duyacaksınız ayrıca albümün 12. parçası “Land of the Autumn Winds” te parçanın ortalarına doğru, parça oldukça yüksek tempoda devam ederken aniden akustik gitarın yalnız kaldığı bölüm ve parçanın sonuna doğru icra edilen gitar solo, albümde ender rastladığımız; albümün unutulmaz ayrıntılarından biri olarak albüme imzasını atıyor.

Catamenia kariyeri boyunca ender olarak bir kaç Fince parça yazdı bunlardan en güzel elbette bu albümde, 13. şarkıda yer alıyor. Bu albüm parça sıralaması itibarı ile zaten sonuna doğru açılan ve zirveyi gören bir albüm olması sebebiyle, benim için “Pimeä yo” bu albümün bir çok açıdan en iyi parçası. Titizlikle örülmüş melodik yapısı, girişinde ki akustik icra ve sonunda ki soloya kadar benim için tartışmasız albümün en iyi parçasıdır. Bu parçadan sonra albüm outro ile sonlanıyor. Outro iki akustik gitar ile icra edilmiş, bu tarz orijinal kuzey melodiler ve arpejlerini sadece İskandinav gruplarından dinleyebilirsiniz ki ben bundan daha iyi icra edilmiş, bu kadar sade olmasına rağmen efsane seviyesinde epic başka bir outro dinlemedim.

Catamenia´yı her zaman kendine özgü bir grup olarak görmüşümdür, dönemin bütün Melodik Black Metal grupları kariyerlerinin başında İsim seçimlerinde oldukça demonik unsurları çağırıştıran isimler seçerken, onlar sadece akılda kalıcı bir duyumu öldüğü için Catamenia ismini seçtiklerini röportajlarında belirtmişlerdi, öyle ki bir fanları yıllar sonra araştırıp kelimenin kadınların adet döngüsü anlamına geldiğini söyleyinceye kadar bu kelimenin anlamını bile bilmiyorlardı. Extreme Metal sahnesinde son albümlerinde icra ettikleriyle yalpalayan bir kariyer resmi çizseler de, çizgisini ve tarzını oluşturmayı çok erken dönemde başarmış bir grup ve aslında işin can yakan kısmında bu ayrıntı. Bir çok Finli grubun basına gelen – başladığı noktadan oldukça uzaklaşma – hastalığı ne yazık ki onlarında başına geldi. 2003 yılına kadar “Chaos Born” da dahil olmak üzere kalitede birbiriyle yarışan beş albüm piyasaya sürdüler. Bu süreçte ilk olarak imajları değişti, bir çok röportajda Corpse Paint´i çocukça bulduklarını, yüzlerini panda gibi boyamak istemediklerini ifade etmişlerdi. İlk albümde ki imajının çok beğensem de, grubun kendi tercihi deyip umursamamıştım; fakat böyle değişiklikler Finli gruplar için yoldan sapmanın ilk ibareleri oluyor. 2003 yılından sonra “Chaos Born” albümünün ardından Tonning´in gruptan ayrılması, grubun en karakteristik özelliklerinden biri olan Vokallerin değişmesiyle, bence grubun kariyerinde ki ilk yıkıcı değişim gerçekleşmiş oldu. Tam beş yıl boyunca grubun kadrosunda sahne alan Olli-Jukka Mustonen gördüğüm en kötü vokalistlerden biri, onun sesini duymak sahne performansını izlemek resmen gözlerimi kanattı, kesinlikle Catamenia’ ya uyumlu bir vokalist değildi. Bu süreçte grubun tarzı Melodic Black Metalden, Melodik Death/Goth yelpazesinde gezinen bir yapıya büründü.

Catamenia hala dağıldığını açıklamasa da 2012´den bu yana bir Full-length albüm piyasaya sürmediler, böyle bir kariyere rağmen böylesi uzun süreli sessizlik oldukça üzücü. Catamenia kendine özgü soundunu daha ilk albümde bulmuş ve bunu, albüm cover çalışmasında ağırlıklı olarak kullandıkları “Kült” motifinden tutunda sahne duruşuna kadar bir çok ayrıntıyla pekiştirmiş, kariyerinde birbirinden güzel albümlere imza atmış bir grup ve benim için grubun en iyi albümü olan Halls of Frozen North üzerine birkaç söz yazılmasını hak eden bir albümdü, umarım sizde bir merak uyandırmıştır, hala dinlemediyseniz muhakkak şans vermenizi öneririm

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu