Blog

Sırbistan Gezisi ve Obscura/God Dethroned Konseri İzlenimleri

Obscura/God Dethroned Konserleri ve Sırbistan İzlenimleri / 22.02.2020

 

Henüz bu coğrafya covid 19 ,sokağa çıkma yasağı, maske, sosyal mesafe gibi şeyler ulaşmamış ve “luppo izdihamı!” ile tanışmadan önce, hem Sırbistan’ı gezmek hem de üzerine Obscura, God Dethroned, Thulcandra, Fractal Universe’den müteşekkil güzide gruplar topluluğunu izlemek için Cenk ile bir program düzenlemeye karar verdik.

Planımız; bir önceki ziyaretimde enteresan maceralar yaşadığım Üsküp,Büyük İskender Havaalanı’ndan, hem daha hesaplı olması hem de zamanımızın bol olması neticesiyle etrafı seyrede seyrede otobüs ile Niş’e, oradan da aktarma ile Belgrad’a ulaşmaktı. Ancak otobüslerin yalnızca filmlerde görebildiğimiz tavuk, koyun, keçi ile birlikte seyahat edilen otobüslerden biraz daha konforlu ve Alibeyköy-Aksaray dolmuşlarından biraz daha az dur-kalk yaptığını öğrenmemiz sonucu “biz en güzeli araç kiralayalım” diye karar aldık. Saat 10 civarı çıktığımız yolda, öğle vaktini biraz geçerken Sırp sınırındaydık. Sınırda bizleri gayet misafirperver (?) bir şekilde karşılayan sınır polisine saygı ve sevgilerimizi ilettikten sonra akşam 7 gibi nihayet Belgrad’a vardık. (Tabii arada Niş şehirine de uğrayıp bir kaç saat vakit geçirdik ,hiç durmadan gidiyor olsaydık 3.5 saat daha kısa sürecekti – Cenk)

Konsere daha dört gün olduğu için gezmeye, etrafı keşfetmeye bol bol vaktimiz oldu. Sık sık şehrin en büyük ve turistik caddesi Knez Mihailova’yı turladık, yorulduğumuzda Cumhuriyet Meydanı’ndaki sıra sıra parklarda soluklandık. Türk mutfağı ile büyük benzerliği olan Sırp mutfağından bol bol Cevapi (İnegöl köfteden güzel bence), Pljeskavica, yerel biraları  bakınz : Jelen,Lav, Zaječarsko (ilk akla gelenleri, tabii ülkede çok fazla çeşit alkol var Rakija en bilinen alkolleri , fakat yerel kişiler genelde yabancı biraları içiyorlar,en azından markette ben bunu gözelemledim – Cenk) çeşit çeşit Bureklerin tadımını yaptık (sanırım mimarisi ile birlikte en sevdiğim yönü mutfağı oldu). Ayrıca bu süre zarfında Sava ve Danube nehirlerinin birleştiği yerdeki Belgrad kalesi Kalemagdan, Askeri Müze, Aziz Sava Katedrali, Nikola Tesla Müzesi, bohem sokağı Skadarlija, Otomobil Müzesi, Sırbistan Ulusal Müzesi, Zemun, Taş Meydan, Sırbistan Ulusal Meclis binası, Cumhuriyet Meydanı’nı gezip görme şansımız oldu. Ülkenin ikinci büyük kenti Novi Sad’a da bir gün ayırdık. Sanırım orayı da Petrovadin Kalesi ve büyük meydanındaki her köşedeki mimari şaheser kiliseleriyle hatırlayacağım.

Tarihe ve sanata ilgili olanlar için gezilip görülmesini önerdiğim Sırbistan Ulusal Müzesi ve Nikola Tesla Müzesi’ni kısaca anlatmak isterim. Ulusal Müze; Cumhuriyet Meydanı’nda Prens Mihailo Obrenovic heykelinin hemen yanındaki üç katlı bina, en alt katta ilk ve orta çağ eserleri, ikinci katta genel olarak 18. ve 19. yüzyıla ait eserler en üst katta ise 20. yüzyıla ait daha çok Yugoslav sanatçıların eserleri mevcut. Picasso, Monet, Van Gogh, Gaugin, Manet, Renoir’in gibi ressamların tablolarını burada görmek beni bir hayli mutlu etti. Girişi, eğer zam gelmediyse 600 dinardı (ortalama 40 TL, 300 dinarlık biletler de mevcut sadece belli bölümleri gezebiliyorsunuz)

Nikola Tesla Müzesi’ne gelecek olursak, Aziz Sava Katedrali’ne yakın bir yerde tek katlı ufak bir bina, giriş ücreti 500 dinar. Nikola Tesla’nın hayat hikayesini İngilizce olarak izledikten sonra, yaptığı yaşadığı tarihin çok ötesindeki buluşlarının replikalarını ve kişisel eşyalarını tek tek inceleyebilirsiniz. Turun sonuna doğru Tesla’nın kendi adını verdiği “Tesla Bobini” ile kablosuz elektrik iletiminin nasıl bir şey olduğunu, elinizde tuttuğunuz yanmakta olan lambalarla tecrübe edebilirsiniz. Ayrıca meraklısına not olarak; Nikola Tesla’nın külleri de bu müzede muhafaza ediliyor.

22 Şubat’ta konser günü gelip çattığında Cenk, Belgrad’tan black metal grubu Zloslut ile bir söyleşi gerçekleştirdi (bkz. Zloslut Interview) oradan da hep beraber konserin olacağı Belgrad Gençlik Merkezi Dom Omladine geçtik.

Belgrad’a adım attığımdan bu yana Cumhuriyet Meydanı dışında afişini göremediğim ve pek faal olmayan Facebook etkinlik sayfasının aksine Dom Omladine bir hayli kalabalıktı (videolardan pek anlaşılmıyor ama)  (Evet benimde beklediğimden daha çok fazla seyirci vardı, neredeyse tamemen doluydu. 400-500 kişi civarı ,ama merchandiseler çok pahalıydı – Cenk)

Konserin ilk grubu Fransa’dan progresif death grubu Fractal Universe yaklaşık 30-40 dakika sahnede kalıp, iyi bir performans çıkardı. Progresif metal adına ismi not edilmesi gereken gruplar arasına isimlerini ekledim ki; son albümleri Rhizomes of Insanity‘de güzel iş çıkarmışlar. İkinci grup ara ara dinleyip keşke memleket sınırları içinde de izleyebilmek nasip olsa dediğim Thulcandra‘ydı. Black Flag of Hate ile gümbür gümbür açılışı yaptılar, ortalık resmen yıkıldı, benim favorilerimden Frozen Kingdom’u da çalarak gönlümü fethettiler. Yayınladıkları üç albümden karma bir setlist ile sahnedelerdi. (Açıkcası sahneye çıktıklarında black metal çalacaklarmış gibi bir imajları yoktu,ama performanslarıyla gerçekten beni de etkiledi, Dissection severler mutlaka dinlemeli, belki virüs geçtikten sonra Tr’ye gelebilirler,kim bilir -Cenk )

Sıra merakla beklediğim God Dethroned‘a gelmişti. Beklentim o kadar büyüktü ki; ve  God Dethroned bunu boşa çıkarmadı. Geçen yıl Brutal Assault‘taki Hypocrisy konserinden bu yana bu kadar muhteşem performans izlememiştim. Son albümlerindeki favorilerim, albüme isim veren Illuminati, Book of Lies, Gabriel’i peş peşe çalıp unutamayacağım bir performans sergilediler. (Benimde bu etkinlikte en çok beğendiğim grup God Dethroned oldu ,sahneyi gerçekten hem sound ,hem performans bakımından oldukça iyi doldurdular. Doyurucu bir performans,kesinlikle tekrar izlemek isteyeceğim gruplar arasında ki yerini aldılar diyebilirim.-Cenk)

Gecenin kapanışı ise teknik death grubu Obscura ile olacaktı. Gün boyu gezme, Thulcandra ve God Dethroned’te özellikle boyun kısmında hasıl olan ağrı yavaş yavaş etkisini gösterirken, konser öncesi “sanırım Obscura’nın sonunu göremeyeceğim” düşüncesi konserin sonuna doğru gerçeğe dönüştü. Zaten anlamadığım bir şekilde Obscura‘da ses düzeni alt üst olmuştu, sadece davulu duyabiliyorduk gitarlar ise zor duyuluyordu. Neredeyse konser ortası olmasına rağmen sorun hala düzelmeyince ve yorgunluktan iyice baş gösterince daha fazla zorlamanın anlamı yok diyerek Cenk ile yan taraftaki Gyros’a gidip ekmek arası tavuk döner yiyerek, İstanbul’u andık. Zaten birkaç konser sonra turne bitiminde grup elemanları müzikal farklılıklar sebebiyle ayrılma kararlarını açıkladılar. Bu da ilginç bir gelişme oldu bizim için. (Açıkcası Obscura sevdiğim bir tür icra etmiyor, fakat gelmişken görmeden ayrılmak olmaz düşüncesiyle bir kaç parça dinledim fakat yukarıda Murat’ın da belirttiği gibi biraz teknik sorunlar ve birazda kafamızın artık şişmesi sonucu ,hadi gel gidelim daha eve kadar yürüyeceğiz dedim tabii acıkınca Yunan dönercisine uğrayıp biraz tıkındık. Bizim mükemmel talihimiz sonucu grup elemanları ayrıldı ve işin komik tarafı Yunan dönercisi de kapanmış, nereye adım atsak çürütüyoruz sanırım , hahaha- Cenk)

Ertesi gün Belgrad’tan ayrılıp, Üsküp üzerinden ülkeye dönüş zamanıydı. Tekrar Türkiye’ye dönmeden önce çektiğim fotoğraflara bakarken, sanırım ben “yakın zamanda” tekrar buralara gelirim diye düşünüyordum, dönüşümüzden iki hafta sonra ülkede ilk korona vakası ortaya çıktı. Galiba bu “yakın zaman” biraz daha zaman alacak.

Bende ufak tefek şeyler eklemek istedim

Bu yıl ve belki de gelecek yıl daha sınırlı sayıda konserler ya da festivaller olacak. Fakat olur da her şey kısa süre içerisinde “normal” e dönerse diye bir kaç öneri vermek istedim. Çünkü Türkiye’ye gelmeyen bir çok grup Balkan ülkelerine geliyor ve belki de Türkiye’de vereceğiniz paralardan çok daha uygun fiyatlara izleyebilir artı olarak da yeni bir ülke ve kültür tanımış olursunuz .

Sırbistan ‘a bir çok defa “metal” için ziyaretler yapan biri olarak , kur yükselmesinden ötürü artık 5 sene önceki kadar “çok ucuz her şey ” diyemiyorsunuz,maalesef. Çünkü genellikle konaklamaları euro yada dolar üzerinden hesaplayıp yerel para olan RSD’ye çevirip size sunuyorlar, fakat diğer Avrupa ya da sahil şeridi ülkelerindeki gibi günlüğü 60-70-100 ve üzeri eurolarda bir konaklama pahalılığı yok. Günlük ortalama şehir merkezine olan uzaklığa göre 20 euro ile 50 euro arasında değişen konaklama fiyatlarına erişebilirsiniz. Biz genellikle eşyalı daire tipi tutuyoruz böylece , konaklama masrafını 2 ya da 3’e bölüp daha da ekonomik hale getirebiliyoruz. 20 euro 170 lira ediyorsa (oha o kadar oldu mu yahu) ,2 ye böldüğünüzde 90-100 liraya günlük konaklamış oluyorsunuz. (Hiçte fena değilmiş)

Ülke olarak ekonomik ve kültürel açıdan büyük benzerlikler bulunuyor. Özellikle mutfak kültürümüz hemen hemen aynı gibi, sanki Gaziantep ya da Adana’da gibi hissedebilirsiniz çünkü et yemekleri, kebap ve burger tipi ürünler hatta ben shis cevap ve sarma yemiştim oldukça bize benzer ve acı açısından hatta daha acı bile diyebilirim! (O neydi öyle ya) Alkol olarak tabii ki en uygun fiyatlı alkol bira ,hatta kimi zaman bir litrelik su bira fiyatından daha pahalı oluyor. (Tercihinizi süpermarketlerden yapabilirsiniz, 7/24 açık marketler var) Ama ben illa ki bar,pub ya da gece klübüne gideceğim derseniz çok fazla seçenek mevcut. Ana cadde üzerinde yer alan barlarda ortalama fiyatlara TR karşlığı 10 lira gibi fıçı bira bulabilirsiniz ama daha lüksleri de var, ben onları denemediğim için bir yorum yapamayacağım.

Gezebileceğiniz bir çok tarihi ,turistlik yerleri ve kısa sürede vara bileceğiniz bir kaç güzel şehri mevcut Novi Sad, Niş ,Subotica gibi…  Nelere dikkat etmelisiniz diyecek olursak, kredi kartınızda limit varsa nakit yerine kredi kartı kullanabilirsiniz. Çünkü nakit paraları oldukça fazla ve çok küçük paralara bile kağıt para üstü veriyorlar,cebinizde çok yer kaplayabiliyor. Oysa verdiği para 10 lira bile etmiyor.  Hava yolu ile gelecekseniz çok büyük pasaport kontrol sıkıntısı çıkmıyor. Uçaktan inerken koridorda polisler kontrolünü yapıyor ama özellikle ilk kez ülkeye giriş yapanları bir kaç soru ile bunaltabiliyorlar. Kara yolu ile girmek biraz sıkıntı. Bosna üzerinden ve Makedonya üzerinden iki defa kara yolu ile giriş yaptım, birinde otobüs diğerin de ise kiralık araç vardı, ortalama 25 dk ile 1 saat arası sorgu sual ve bagaj kontrolü yapıyorlar.  Ama onun harici yolları genel anlamda güzel, araba ile giderseniz tercih edebilirsiniz. Yol üzerinde çok sayıda benzinci var, ayrıca Türk tır şöförleri çok sık geçiş yapıyor diye bir kaç tane de yol üzeri Türk lokantası açılmış, eğer illa kuru-pilav yemek isterseniz ona da bakabilirsiniz.

Genel olarak Türk turistlerin rahat ettiği bir ülke, ayrıca metalci turistseniz bir iki dükkan mevcut ,Felix ve Metropolis adında,google maps e yazınca çıkıyor, Metropolis ayrıca içerisinde kafe/bar olarak hizmet veriyor,ama gece tam 12 de kapatıyorlar, çok geç saatte gitmeyin 🙂 Yukarıda belirttiğim gibi kredi kartı kullanmıyorsanız mutlaka euro/dolar bulundurun, her köşe başında exchange office mevcut fakat hepsinin fiyatları değişik oluyor. Kazıklanmamak için ana cadde üzerindekileri tercih etmenizi tavsiye ederim.

Herkese keyifli okumalar..

Cenk 

2 Yorum

  1. iyi tadını çıkarmışsınız. Yurtdışı işleri dediğin gibi daha çok sıkıntıya girmeden son bir kaçış olmuş. Kalemine sağlık.

    1. Aslında Mart sonu planlıyorduk ,bir şeyler oldu da ,şubatta gidelim diye şeytan dürttü herhalde 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu