Blog

Faine Misto Müzik Festivali 2021 Raporu

Nasılsınız bakalım ? Neler yapıyorsunuz? Ben yine bir halt ettim ve Venominfernusu'da yanıma alıp yeni bir geziye daha çıktım!(Evet, hem de pandemi ortamında!) Detaylar ve fotoğraflar yazının devamında!

Herkese Merhaba,

Nasılsınız bakalım mükemmel ülkemin tatlış insanları ? Neler yapıyorsunuz ? Ben yine bir halt ettim ve Venominfernusu’da yanıma alıp bir başka geziye daha çıktım!(Evet,hem de pandemi ortamında)!

2020 yılının Şubat ayının sonlarıydı sanırım , Kadıköy’de Interment’i izlemiştim, henüz pandemi mevzuları Türkiye’de ciddiye alınmıyordu. Biz de para biriktirip yazın güzel festivallere gideriz , ya da Türkiye’de açıklanmış konserlere gideriz tarzı planlar yapıyor hatta birde utanmadan konser organizasyonları için gruplarla görüşüyorduk. Derken herşey bir anda sona erdi gibi oldu. Anlam veremediğim günler yaşıyorduk. Bırak konser düşünmeyi, evden adım bile atamaz durumlara gelmiştik. Ülkemiz bir açılıyor, bir kapanıyor, ekonomi fena boyutlarda kötüye gidiyor,enflasyon çoşuyordu.

Her Şey Böyle Başlamıştı!

2021 gelirken insanların içerisinde bir umut , aşı olacağız ve her şey daha iyiye gidecek şeklinde filizlenirken, dünya genelinde festivaller ,konserler açıklanmaya başlamıştı. Fakat gel gelelim biz daha aşının a’sını bile görememiştik. Artık festivaller, ülkeler aşısız kabul etmiyor, vize vermiyor hatta vizesiz ülkelerde bile kapıdan çeviriyordu.

Derken ben Haziran 2021 gibi Facebook listemdeki Ukraynalı dostların paylaşımında baya iyi bir festival yapılacağını okudum + olarak hemen Venominfernus’a nasıl sence diye sordum , o da aşı  olamadık nasıl gideceğiz diye bana sordu. Daha sonra ufak bir umutsuzluğa kapılmışken, bir anda aşı sırası geliverdi hatta 2. dozu bile olmuştuk. Hükümet aşının doz süresini de sürekli değiştiriyordu. O yüzden plan yapamıyorduk. Bir açıklamasında iki doz arası 2 ay süre geçecek diyordu, sonra 6 hafta vs derken bir anda 3 haftaya kadar düştü. Bizde hemen aşı randevularını alıp ,olduk. Ve ikimizde birbirimize gidelim mi abi ya , diye mesaj atmıştık!

Pandemi Döneminde Seyahat Zorlukları Nelerdir ?

Öncelikle lafı çok fazla uzatmadan basitçe neler gerekli onlardan bahsedeyim. Ukrayna’ya giriş için Covid-19 destekli sağlık sigortası yaptırma zorunluluğunuz var, bunu visit.ukraine sitesi üzerinden kolaylıkla yaptırabiliyorsunuz. Markasına göre şu an ki kur ile birlikte 75 TL ile 200 TL arasında değişebiliyor. (Neden değişiyor diye soracak olursanız , pahalı sigortalardaki kapsam daha geniş, örneğin 75 TL’lik 10.000 Euro’ya kadar karşılıyorken, 200 TL’lik 30.000 Euro’ya kadar karşılıyor gibi) Uçak biletlerini ise yaşadığınız şehre göre tercih edebilirsiniz. Ukrayna’ya çoğu şehrimizden direkt uçuş bulunuyor. Biz Ankara-Kiev tercih ettik.(Ama ikimizde Ankara’da yaşamıyoruz) Yaz dönemi olması sebebiyle çoğu firma en yüksek fiyatlardan hizmet vermeyi tercih ediyordu. Ankara-Kiev uçuşu nedense diğer uçuşlara göre %50 daha uygundu. Fakat diğer masraflarla bilet fiyatımız hemen hemen  aynı fiyata gelecekti…(Bunu düşünemedik mi? Tabii ki düşündük ama her zaman planlar tutmayabiliyor)

Zorluklar konusuna gelecek olursak gerek Ukrayna gerekse Türkiye çok zorluk çıkartmayan iki ülke. Fakat bazı tatsız olaylar yüzünden Ukrayna sınırında girişlerde ekstra bir kontrol aşaması sizleri bekliyor. Bunun pandemi ile çok alakası olduğunu düşünmüyorum. Sanırım Ukrayna’ya vizesiz&pasaportsuz diye adımını atıp oradan Avrupa’ya kaçmaya çalışan çok fazla Türk ve bu coğrafyadan insan olduğu için maalesef girişlerde sıkıntı çıkarabiliyorlar. Fakat her belgeniz eksiksiz olduğu ve yanınızda pasaportunuz olduğu sürece sorun yaşayacağınızı sanmıyorum. Zorluklara ek olarak tabii ki uçak içinde maske takmak gibi sıkıntıları da ekleyebiliriz. Neyse ki çok uzun bir uçuş olmadığı için bir şekilde ona da alışıyorsunuz.. Uzun uçuşlar da ve daha sıkı denetimli olan ülkelere girerken çok çeşitli eziyetler çekildiğini vloggerlardan dinliyoruz. Fakat bu koşullar Ukrayna için çok geçerli değil… Bizi seviyorlar 😛

Olanlar Oldu ve Yolculuğumuz Başladı! Minik Tavsiyelerim Var!

Venominfernus ile İstanbul’da buluşup Ankara’ya doğru araba ile yola çıktık. Yaklaşık dört buçuk saat yolculuktan sonra Esenboğa hava alanına varmıştık. Ankara-Kiev arası tam olarak 2 saat 15 dakika sürüyor. Kiev’e indikten sonra pasaport kuyruğunda bizimle birlikte bir kaç uçak daha aynı anda inmişti ve çoğunlukta tüm yolcular Türkiye’den gelmişti, tabii aralarında başka ülkelerden insanlarda vardı. Ben klasik bir huyumdur, kalabalığın azalmasını beklerim. Genellikle bu bekleme sürecinde, pasaport polisleri belirli kontrol kotalarını doldurabilmek amacıyla sıradan rastgele insanları seçerler. Ya görüşme odasına alırlar ya da bir sürü soru sorarlar. Daha önce Doğu Avrupa ülkelerine sık sık gitmiş biri olarak bunu bildiğimden ötürü , kalabalığın azalmasını bekledim. Yaklaşık beş dakika böyle geçirdikten sonra ön sıralardan 10 ile 15 kişiyi ayırıp içeriye davet ettiler ve bizde sadece aşınız var mı sorusu ile bir dakika gibi kısa bir süre içerisinde pasaport kontrolünden geçmiş olduk. (Bu genelde işe yarıyor ama tabii bundan sonra yaramayabilir, garantisi yok!)

Benden minik bir tavsiye yabancı bir ülkeye girecekseniz ,o ülkenin giriş koşullarını mutlaka bir okuyun ve yanınızda tüm evrakları bulundurun.(Siz forumlara ya da garip youtube videolarına güvenmeyin ,bakmaya da biliyorlar evet ama siz yine de bulundurun) Eğer eksiğiniz varsa ve dil problemi yaşıyorsanız geçmiş olsun bir kaç saatiniz sorgu odasında geçebilir. Özellikle Doğu Avrupa/Balkan ülkelerine sık sık gezi amaçlı giden biri olarak gözlemlediğim şey, pasaport sırasında siz beklerken sizi uzaktan izlemeleri, ülkeye ya da bölgeye daha önce gelip&gitmiş mi diye bakmaları ve istedikleri ek belge, sigorta vs. varsa onu edinmiş mi diye kontrol etmeleri çok önemli, ne olursa olsun pasaportsuz gitmeyin. Çok önemli, çünkü kimlik ile giriyoruz ya ne olacak diye giden insanların çoğunu geri çevirebiliyorlar. Siz siz olun sağlık sigortanızı yaptırın ve dönüş biletinizin çıktısını her zaman alın ya da kalacağınız yerlerin garanti rezervasyonlarının çıktısını yanınızda bulundurun… (Minik bir seyahat tavsiyesidir)

Sonunda Sınırı Geçtik, Merhaba Kiev!

Evet, artık ülkeye girmiştik ve çok rahatlamıştık çünkü ufak bile olsa içimizde deport edilirsek her şey boşa gidecek endişesi yok değildi Kiev şehrinden kısaca bahsedersek ; Türkiye’deki herhangi bir büyükşehir ile eş değer bir kalitede ve kalabalığa sahip…Tabii ki nüfus kalabalığı olarak hiç bir büyük şehrimize yaklaşamaz! (2017 Nüfus sayımına göre 2,84 milyon kişi yaşıyor fakat şu an 3 milyonu geçmiştir)Ama bulunduğu coğrafi alana göre oldukça kalabalık ve yoğun bir şehir çünkü orası bir başkent! Kiev’de iki adet hava alanı bulunuyor fakat uluslararası uçuşlar genellikle şehrin dışındaki Borispol hava alanına yapılıyor!

Kiev’e hiç gitmeyenler için ufak bir kaç bilgi vereceğim :

Şehir merkezine gitmek için bir kaç seçenek var , merkeze giden 2 adet belediye otobüsüne binebilirsiniz ücretleri 100 grivna (şu an ki kur ile 35 TL) , ya da uber/opti/uklon gibi taksi hizmetlerini kullanıp, şehir merkezine taksi ile gidebilirsiniz ki bu 350&400 grivna arası bir fiyat eder.(Şu anki kur ile 120-130 TL) Diğer bir seçenek ise kısa bir otobüs yolculuğu yapıp,10-15 dakikalık uzaklıktaki metro istasyonuna gidip, oradan metroyu kullanarak şehir merkezine erişebilirsiniz fakat bavullarınız varsa bunu tavsiye etmem çünkü metro istasyonları çok derin ve çok uygun fiyatlı olduğu için aşırı yoğun + olarak metro ağındaki yazıları çözene kadar kendinizi kaybedebilirsiniz.. Sanırım 8 grinva idi ücret, oda 2.5 TL gibi bir fiyat ediyor…

Bohdan Khmelnytsky Monument – Photo : Venominfernus
Golden Gate of Kyiv – Photo : Venominfernus

Yolculuk İçinde Yolculuk | Kiev -Ternopil

Kiev şehrinde bir kaç gün kaldıktan sonra, tren ile yaklaşık 8 saatlik uzaklıkta olan Ternopil şehrine gece 3.30 gibi vardık. Otele yerleştikten sonra festivalin başlamasını beklemeye koyulduk. Sabah erkenden tanışma ve gerekli giriş belgelerini edinmek için festival alanına gittik. Festival alanı tahmin ettiğimden çok daha büyüktü.. Şöyle anlatabilirim, Ternopil şehri oldukça ufak bir şehir, yerleşim yerleri , bir nehir , ve old city denebilecek kale içi tarzı noktaları var. Şehrin yaklaşık 15-20 km dışındaki eski bir hipodrom olan boş bir arazide gerçekleşecek olan Faine Misto festivalinin başlaması için beklemeye başladık. Tarlaların içerisinde yer alan bu hoş arazi bir kaç saat sonra yaklaşık 10 bin kişiyi ağırlayacaktı!

Festival Başlıyor!

Festivalin ilk gününde amatör sahnelerde performanslar ve djler eşliğinde ısınma partileri mevcuttu. Fakat biz çok yorgun ve uykusuz olduğumuz için bir kaç saat etrafı inceledikten sonra otele geri dönmek dinlemek istedik… Otelimizden de kısaca söz etmek gerekirse, 1990lardan kalma bir tasarıma sahip, içerisi tamamen tahta dolaplar, eski Sovyet döneminden kalma kaplamalar vb ,küçük yataklar ile düzenlenmiş basit bir odaya sahipti, 3 yıldız seviyesinde bir oteldi… Fakat manzarası oldukça güzeldi, örnek fotoları aşağıya koyacağım:)

Şehrin merkezinde sayılabilecek güzergahtaki otelimizin çevresinde ,market ve restoranlar bulunuyor ,biraz yokuş yukarı çıktıktan sonra da çarşı benzeri bir lokasyon vardı. McDonalts’ı tam şehrin göbeğinde ana caddeye yerleştirmişler fakat bizdekiler gibi değil çok lüks bir McDonalts’tı diyebilirim. Her neyse lokal pizzacısını, mcdonaltsını falan denedikten sonra geldik artık festival anılarına… Festival sağ olsun otelden bizim gibi yabancı konukları aldıran bir minibüs/taksi tutuyor ve bizi festival alanına getiriyordu. Bu gerçekten harika bir şey, özellikle şehri hiç bilmeyen ve lokal dili hiç konuşamayan bizler için başarılı bir girişim oluyordu. Tebrik ediyorum, kim düşünmüşse harika düşünmüş!

1. Gün

Festivalin ilk gününde Dark-Stage yani bizim ana ilgi alanımız olan sahnede Polonya’dan Hate grubunu heyecan ile bekliyordum. Derken basın bölümüne röportaja geldiler ve Adam (evet onunda ismi Adam nolmuş) kısa bir söyleşi de gerçekleştirdim. Ama ne yazık ki bulunduğumuz basın bölümü sahnelere çok yakın olduğundan ötürü röportaj sırasında arka planda aşırı gürültü olması nedeniyle yayınlayamıyorum. Gün içerisinde diğer sahneler olsun, festival alanları olsun gezindik durduk, hava 30 derecenin üzerindeydi ve akşama kadar gerçekten çok yoruluyorduk.

Venominfernus fotolar çekiyor, ben gerek etrafı inceliyor, gerek minik kameram ile görüntüler alıyordum.(Seslerin bu kadar patlayacağını bilmeyen masum vlogger adayı). Derken Dark-stage grupları bir bir çıkmaya başladı. Crosschains grubu ile başlayan performanslar, Sick Solution ‘un tüm seyirciyi içine alan performansı ile sürdü, hatta ben dayanamayıp mosh-pit ve bus-pit diye videolar çekip instagrama atmıştım bile, grubun seyircisi ile olan inanılmaz iletişimi beni çok etkilemişti. Tarz olarak Hardcore denebilecek bir müzik alt yapısına sahipler ama gerçekten oldukça sahne performansı yüksek bir grup,

Among Your Gods ardından sahne alan bir başka grup, hatun vokalli melodic death metal çalan grup sahneyi dolduran bir performansa sahip, ben vokalin performansını çok etkileyici bulmasam da ,seyirciye hakimiyeti ve sahnede olan duruşu oldukça iyi bulduğumu itiraf etmeliyim. Grup benim sevdiğim bir tarz icra etmese de, oldukça kitlesi olan ve başarılı bir performans sergiledi.

Bu İki grup izledikten sonra dinlenme aşamasındayken Skinhate grubunu izleyemedim. İlk günün kendi açımdan merakla  beklediğim grubu Polonyalı HATE‘di ve  sahneye çıkmaları saat 20:30’u buldu . İlk şarkılarda ufak bir sound problemi yaşasalar da , oldukça profesyonel davranarak seyirciye hiç belli etmeden performanslarına devam ettiler. Fakat şöyle bir detay var, Hate grubu esnasında ortalık baya boşalmıştı. Sanırım tanıtımı iyi yapılmadı ya da metalciler diğer günlere kendini saklamıştı.. Yaklaşık 1 saat boyunca black&death metal resitali verdiler ve gerçekten çok ama çok beğendim, uzun bir konser arasından sonra insanın hayatının büyük bir bölümünde dinlediği tarza kavuşması değişik bir his, bunu çoğumuz şu an yaşamaya başladık. Umarım ülkemizde de izleme şansına sahip olabiliriz.

Ve artık günün son saatlerine gelmiştik. Alman metalcore/modern metal (ben ne olduğunu tam anlayamadım) grubu Ghostkid sahneye çıkmıştı, gündüz basın bölümündeki çok samimi ve sıcak tavrı yüzünden dinlemek istedim fakat benim hiç ama hiç tarzım olmayan bir müziğe sahip, basın toplantısında kendisine sorduğum soruya biz metal çaldığımızı düşünüyoruz diye cevap vermişti. Ama açıkçası metalden daha çok elektronik temelli bir müzik yaptığına inanıyorum ve kendilerine başarılar diliyorum. Ayrıca festivalin diğer sahnelerinde de güzel gruplar sahne aldı fakat tarz ve isim olarak hakim olmadığım için sadece o gün çok ilgi çeken Kurwa Matj,Motanka,5’Nizza gibi gruplara da bir şans vermenizi tavsiye ederim. Özellikle Motanka, folk rock/metal sevenler için şiddetle tavsiyedir.. Oldukça büyük bir seyirci kitlesi önünde çaldılar,5000 kişiden fazla olma ihtimali çok yüksek, fakat kişisel olarak çok tercih ettiğim bir tarz olmadığı için fazla yorumda bulunmayacağım….

2.Gün

Evet ilk günü oldukça aksiyonlu ve yorgun bir şekilde tamamlayıp ,otele dönmüştük. Ertesi gün basın bölümüne Stoned Jesus, Me and That Man (Nergal’in diğer bir grubu) gelecekti, ve tabii adını çok fazla bilmediğim lokal gruplar katılacaktı. Şahsen ben yaklaşık 10 gündür ülke dışındaydım ve aşırı yorgundum.. Beni bilenler bilir, çeşitli sağlık sorunlarım yüzünden çok randımanlı gezemiyorum, o yüzden yine aynı hadiseler başıma gelmişti ve ben ilk basın toplantılarından sonra otele dönüp dinlenmeye çekilmiştim. Fakat akşam üzerine kadar basın toplantılarını çekmiştim, bir metal-star olan Nergal ‘i yani Adam Darski yi görmüş ve toplantısına katılmıştım. Oldukça mütevazi ve cana yakın biri olması beni çok şaşırtmıştı…

2. gün benim için off geçmişti bu aşamada ,Venominfernus’un yazısından 2. günü daha sonra okuyabilirsiniz. İkinci günde özellikle Me and That Man, Stoned Jesus, O’Hamsters, iptal olan grubun yerine extra 30 dk daha çalan PornoFilmi (Ukrayna’nın en meşhur punk&rock gruplarından) oldukça dikkat çekti!

3.Gün

3.Günde Ana sahnede genelde rock/metal olmayan gruplar olduğu için ben çok takip etmedim. Fakat Ukrayna’da çok sevilen Anacondaz, Kalush, Nizkiz gibi grupların olduğunu es geçemeyeceğim. Benim izlemek istediğim Ukraynalı gruplardan biri de death metal grubu Fleshgore idi, saat 6 gibi sahneye çıktılar ve 7 gibi indiler, gayet başarılı bir performans sergilediler fakat çoğu metalci akşam çalacak Batushka‘yı beklediği için yine çok aşırı bir kitle sahne önünde oluşmadı. Zaman zaman mosh-pitler ,circle-pitler yapıldı ama çoğunluk Batushka’da ortalığa çıkacaktı…

Hava gündüz 32-33 derece civarlarındaydı fakat Fleshgore‘dan sonra rüzgar başladı ve yağmur dolu bulutlar gelmeye başladı. Biz yok ya yağmaz herhalde hava baya açık ve güneşin turunculuğu her yere yansıyor derken , ufak ufak serpiştirmeye başladı.. Durun bu sadece bir serpiştirme… Daha sonra Marina isimli bir metalcore grubu sahneye çıktı, ve Infected Rain , hatun vokalli groove/metalcore çalan ama tahminimden çok daha fazla büyük bir kitleye hitap eden grubun sonlarında yağmur etkisini hafif hafif hissettirmeye başlamış , rüzgar hızını arttırmıştı ama hala net bir şey yoktu…

Saatler 21:30 civarını gösterirken Batushka için sahne hazırlanmaya başladı. Hava kararmaya başlamış ve koyu yağmur bulutları etrafımızı sarmaya hazırlanıyordu. . Sanki çıkacak fırtına ve sağanağın habercisi gibiydi, ama çoğu insan yok ya yağmaz gibi düşünüyordu, buna eminim… Daha sonra Batushka ainler ve aşırı uzun introsu ile yaklaşık 25 dakika hazırlık yaptı. Ve hava iyice karardı , belki de bunu bekliyorlardı.. Daha sonra tüm grup üyeleri gelmeye başladı sahnede mumlar yakıldı, tütsüler dolaştırıldı derken şimşekler ve gök gürültüleri eşliğinde ilk şarkıları girdi, 35 dakika civarı kamerayı açtım kapadım, ha başladı ha başlayacak deyip 3-4 kere cebime koyup ve  tekrar çıkardım…

Yaklaşık yarım saatlik bir girişten sonra nihayet gitarları duymaya başlamıştık.  Ama aynı anda yağmurda hızını arttırdı ve giderek hızlanmaya başladı. Bir anda etrafımdaki herkes yağmurluklarını giymeye başladı, ben hava 35 derece ya ne yağmurluğu abi deyip ,otel odamda bırakmıştım 🙂 Bunun cezasını çorabıma kadar ıslanarak çektim.. Neyse ki kamera ve başka elektronik cihazlara bir şey olmadı… Batushka‘yı da izleyememiş olduk… O kadar uzun introya ne gerek var abi ,çık çal işte 🙂

Üçüncü günün sonunda bazı olumsuzluklar yaşanmadı değil!

Ternopil şehrinin küçük olması ve ulaşım zorlukları ile ilgili biraz sıkıntı yaşadık.. Süper hızla yağan bir sağanağın ardından ,yağmurluk giymeyen yüzlerce insan sırıl sıklam bir şekilde bir anda çıkış kapısına hücum etti. Kimi arabasıyla gelmişti ,kimi taksi çağırmaya çalışıyor , kimi otobüsle gitmeye çalışıyordu ve tahmin edersiniz ki mükemmel bir kaos ortamı yaşanıyordu. Tarlaların ortasındaydık ,her yer çamur ve bir buçuk şeritli bir yoldan aynı anda 200 e yakın araç geçmeye çalışıyordu… Taksi, otobüs, kişisel araç ve yüzlerce yürüyen insan… Ve biz ıslak ıslak bir saat civarı taksi bekledikten sonra umudu kesip ,ana yola yürüyelim belki oradan araba buluruz diye düşündük ,ama yalnız değildik bizimle birlikte yaklaşık 400/500 kişi de aynı şeyi düşünmüştü, konser çıkışı ile ana cadde arası 1.5/2 km civarı bir mesafeydi çamurlu yolun üzerinden oraya kadar yürüdük… Çok iyi niyetliydik, oraya varınca hemen araba bulacak ve dönecektik… hahaha , tabii ki bulamadık ve bizimle birlikte yüzlerce kişi de bulamadı… Islak ıslak yaklaşık 2 saat civarı 15 derecelik hava da bekledik (Gündüz bir ara 35C’yi gördüğümü hatırlıyorum) ,tabii ki taksi gelmedi , tabii ki otobüsler ağzına kadar doluydu :), sonra ben umudu kesip gel şu bariyerlerde oturalım dedim ve oturduğumuz noktada bizden başka kimse yoktu, şansımıza yoldan geçen bir abimiz taksi taksiiğğ diye bağırarak bize korna çalmasın mı ,olleyy di , süperdiii ,tabii taksiydi koştuk 🙂 tabii 100 grivnalık yere 200 fiyat çekti, ama donmuştuk, ıslak ve vahşiydik (hadi lan oradan neremiz vahşi, kedi gibiydik), Igor ya da benzeri isimli abimizin arabasıyla otele döndük, tabii yorgunluk, ıslaklık vs. gibi hallerden pert olmuştuk.. Bu bize bir dersti tabii, nedenini burada yazmayacağım… 🙂

4.GÜN Ve Dönüş

Ve maalesef, son gün benim için yorgun, hafiften üşütmenin vermiş olduğu kırgınlık hissi ile birlikte hiç bir şey yapamayacak durumda geçmişti… Bugünün anlatımlarını yine Venominfernus’un yazılarından ilerleyen günlerde okursunuz…

Aniden değişen havanın etkilerini ertesi gün daha net hissetmiştim. Tüm gün terlemiştik ve akşam saatlerinde havanın yaklaşık 20 derece düşerek soğuması birazcık soğuk algınlığı yaratmıştı ama tedbirliydim yanıma bir sürü takviye vitamin vs. alarak çabucak topladım. Fakat bitkinlik tam anlamıyla geçmediği için akşam saatlerine kadar toparlayamadım kendimi, ve bugüne de katılamadım. Aslında isabet olmuş ki ,dördüncü günün gecesi de acaip fırtına, şimşek ve kuvvetli sağanak ile geçmişti. Dostum Venominfernus yine araba bulamayıp 12 km’lik yolu yürüyerek gelmişti ki kendisi zaten bunları anlatacak, değil mi ?

Benim adıma üzücü yanı , Belphegor ve 1914 izlemek istediğim gruplardandı… Bu sefer olmadı eğer sağlıklı kalmaya devam edersek belki ülkemizde belki başka bir diyarda mutlaka izlemek istiyorum.  Ukrayna maceramıza festival sonrası 5 günlük bir Lviv ziyareti eklemiştik ve Lviv’den İstanbul’a dönmüştük… Ama benim için macera devam ediyordu ve Ankara’dan döneriz diye arabayla gittiğimiz seferimizde ,geriye 500 küsur km eve araba ile tek dönmesi kalmıştı… Dönüş yolum çok sıkıcı geçmedi aslında, çünkü biz Ukrayna’dayken hava sıcaklıkları 40 ve üzerine çıkmış ,ülkenin güzel sahilleri ve ormanları maalesef yangına kurban gitmişti, hatta Lviv’de kaldığım dönemde internetten açıp takip etmeme sebep olmuştu ki gerçekten üzücüydü. Ankara’dan dönerken ise hava bu sefer benim istediğim sıcaklığa düşmüş hatta yağmur&fırtına yine eklenmişti. Yol biraz zorlu geçse de sağ sağlim evime gelmiştim….

Özetlemek Gerekirse…

Uzun lafın kısası ,önceden yaptığımız planların yüzde 70’i tutmamışı. Ne planlamıştık ; İstanbul-Ankara , Ankara-Kiev , Kiev’den ekonomik bir araba bulup Ternopil’e gidecektik ve oradan Lviv’e sonrada Kiev’e dönüp arabayı bırakıp Ankara’da inip ,arabayı alıp eve dönecektik…

Peki ne mi oldu? İstanbul-Ankara , Ankara-Kiev yaptıktan sonra , Kiev’de nasıl olsa bir sürü kiralama firması var birinde mutlaka araç buluruz diye düşünerek, firma firma dolaşmamıza rağmen hiç bir firmada ekonomik sınıfta araç uygunluğu olmadığı için ve tekli edilen arabalar ile Türkiye’de yaklaşık 3 aile geçineceğinden dolayı araba kiralama hevesimiz kursağımızda kaldı ve biz tren seçeneğini kullanmak zorunda kalmıştık. Trenleri kullanmaya devam edip, daha sonra covid kurallarından ötürü ücretsiz bilet değiştirme seçeneğini kullanıp Kiev-Ankara biletimizi Lviv-İstanbul olarak değiştirerek tekrardan yaklaşık 9 saatlik bir tren yolculuğu yapmaktan kurtarmış olduk.

Her zaman planlarınız tutmayabilir ,fakat bu gezide oldukça fazla deneyim kazandım. Size şunu söyleyebilirim ki ; her zaman internette yer alan bilgilerin tamamen kişiye göre değişebileceğini ya da anlık sıkıntılar, olumlu ya da olumsuz deneyimlerle elde edilmiş olabileceğini hiç aklınızdan çıkarmayın.  (Mesela çok ucuz, çok pahalı , çok kötü, çok iyi gibi abartılı yorumlar) Yine de kendinize çok güvenip nasıl olsa orada araba buluruz, rezervasyona gerek yok demeyip daha önceden rezervasyonunuzu ya da mümkünse ön ödemeli bir rezervasyonu yapmayı ihmal etmemek 🙂 . Lokal dili hiç bilmemek ,lokal insanların çoğunun global dili bilmemesi, çoğunlukla mimik ve işaret ile anlaşabilmek (evet bu başarılı oluyor) Yerel halkın Türkiye’den geldim deyince aşırı sevinmesi ve dizilerden öğrendik “Merhaba” falan gibi şeyler söylemesi ve oldukça sempatik olması…

Genel bilinen mega diğer bir yanılgı ise Ukrayna’nın çok ucuz bir ülke olmaması. (2016 ve öncesi için konuşacak olursak gerçekten çok uygunmuş) Tamam, aşırı pahalı bir yer değil ama çoğunlukla bahsedilen gibi çok ucuz bir ülke kesinlikle değil! Belki alkol ve market fiyatları uygun denilebilir ama kesinlikle ulaşım, restoran ve iletişim ucuz değil…

Ayrıca , sakın oraya gittiğinizde kendi hattınızı kullanayım demeyin günlük 50-60 TL tabii tarifeye göre değişir fiyat ödersiniz. Küçük bir tavsiyem ise  Turkcell’in Ukrayna versiyonu olan Lifecell tercih etmeyin, kesinlikle iyi çekmiyor. Kyivstar çok başarılı ve Lifecell’den daha ucuz! Siz yine başkalarının sözüne bakmayın, kendiniz araştırın… Belki lifecell size iyi gelecek, ama Kyivstar iyi 🙂 Sınırsız internet aldık aylık 100 grivna, 30 lira civarına geliyor.. Ve genel olarak çoğu yerde iyi çekiyordu… Son olarak Kiev, Ternopil ve Lviv şehirlerini gördüm, tren ile giderken bir çok şehirden geçtim ama aralarında en güzeli kesinlikle LVIV!

Festival Artılar- Eksiler

Artılar : Biz basın bölümünde olduğumuz için çok rahattık diyebilirim. Sınırsız olmasa da soğuk su, kahve ve bira vardı. Kısmen yenebilecek sıcak yemekler mevcuttu bunları akıl edenler gerçekten çok başarılı bir iş çıkarmış.

Festivalde , ücret karşılığında yenebilecek çok fazla çeşitli yiyecek , içecek olması, tuvaletlerin temiz olması, her noktada sağlık hizmetlerinin olması, genel olarak müzik seslerinin birbirine karışmaması , organizasyon ve profesyonelliğin çok iyi olması benim açımdan artı noktalardandı…

Eksiler : En önemli eski puanımı ulaşım noktasında kullanıyorum. Biz çoğu zaman festival destekli ulaşım sağladık fakat oldu da festival servisini kaçırdık, o zaman gerçekten sıkıntı yaşayabiliyorsunuz. Otobüs, taksi yada yürüyüş 🙂 Taksiler için bir kaç uygulama var Opti, Uklon gibi bunlar yoğun saatlerde kesinlikle çalışmıyor. Çalışsa da şoför senin ismini yabancı görünce onaylamıyor, onaylasa da arıyor ve emin olmak istiyor ,tabii İngilizce konuşma konusunda çok başarılı olmadığı için sen bir kaç gün sonra Ukraynaca temel şeyleri öğrenmiş oluyorsun… Bu kesinlikle eksi bir nokta değil 🙂 Kişisel olarak bir kaç kere taksi kullandım ve her defasında anlaşabilmek için beş, altı dakika telefonda mücadele ettik. Sanırım çok fazla çağırıp gelmeyen müşteri oluyor ki adamlar arayıp onay alma ihtiyacı hissediyor. Bazı dönemde sokakta genç birine denk gelirsem onlara telefonu uzatıp lütfen bana yardım eder misiniz diyordum. Gençlerin çoğu İngilizce biliyor, o yüzden hiç sorun yaşamıyorsunuz.

Eksi noktalardan başka bir detay ise ,yağmura karşı çok fazla kapalı alan olmaması… Tabii büyük festivallerin çoğunda yağmur ve fırtına oluyor, buna bir şey diyemeyeceğim ama en azından sığınabileceğimiz bir kaç nokta olsaydı fena olmazdı hani… 3-4 çadır var ama aynı anda yüzlerce kişi oraya koşunca tabii ki yer kalmıyor…

Artılar : Profesyonellik… Her şey çok ince detaylarına kadar düşünülmüş olması. Basın çadırı, back stage tabii bunlar her konserde olması gereken şeyler belki ama sağlıktan ,yiyeceğe, plaj voleybolundan ,basketbola, halı saha futboldan , sahte evlilik yapan ve ağızlara bira fışkırtan papaz detayına kadar, eğlence için çok şey düşünülmüş! Tabii ki geliştirilmesi gereken şeyler var, giriş ve çıkışların daha fazla olması , ve en azından yağmura karşı korunaklı yerler oluşturulması… Tarlaların içinde olmasından ötürü çamur oluşumu ve buna karşı bir şey düşünülmemiş olması.. En azından çamur oluşumuna engel olabilecek bir şey yapılabilir miydi ,bilmiyorum, eminim bir çözümü vardır. Kesinlikle beton değil…

Evet çok uzun bir yazı oldu, özetle ben baya etkilendim ve keyif aldım.. Eksiler, artılar her şey kıvamındaydı, doğanın bize meydan okumasına bir şey yapamayacağız ama izleyicileri koruyacak bir kaç eklenti yapılabilir.. Ukrayna’yı seviyorum, insanları çok cana yakın, dil bilmeseler bile sana yardım etmeye çalışıyorlar (hepsi değil tabii) Tekrar görüşmek isterim, bu bir tecrübeydi, daha tecrübeli olarak tekrar oralarda olmayı diliyorum…

Fotoğraflar : Venominfernus (Murat Cihangir)  Yorumlar : Cenk Ansen

Not: Fotoğrafların tamamını ve daha kaliteli hallerini Resmi Facebook Hesabımızda bulabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu