Blog
Trend

Biraz Müzik , Biraz Metal, Biraz da ‘aşanlar’

Metal bir kültür olmasının yanı sıra aynı zamanda bir müzik türüdür. Nereden çıktı peki bu müzik?

Metal bir kültür olmasının yanısıra aynı zamanda bir müzik türüdür. Nereden çıktı peki bu müzik? Müzik müzikten türer, evrilir de en başında nasıl oldu bu?  İlk müziği yapanlar kimlerdi? Kimler inşaa etti? İlk seranad kim içindi? Cevabı tabii ki insana ve evrilen herşeye (müzik de dahil) cevap verebilen evrimde yatar.

İnsanlar direkt konuşmaya başlamadılar, dilin de bir evrimi vardır. İnsanlar erken dönemlerinde henüz homurtu ve anlamsız çeşitli seslerle anlaşırlarken zamanla dil evrilmiştir. Müzik ise muhtemelen Eski Taş Çağında (ilk alet kullanabildiğimiz çağ) ortaya çıkmıştır. Aletleri birbirine vurarak çıkarılan sesler ritmi oluşturur. Doğanın da bir ritmi olduğu söylenir ki bu doğrudur fakat müzik ve doğanın ritmi farklıdır. Doğa kaotik yapıda oluşan patternlerle ritim tutar ve bu patternler şartlara göre değişiklik gösterir. Müzik ise linear ilerler ve hiç bir şartta bozulmaması, ritmini kaçırmaması, detone olmaması gerekir. Bu açıdan bakacak olursak müzik de aslında bir idea’dır (Platon’un idealar dünyasını hatırlayalım).

Pythagoras

Ritim insan türünün en iyi kavradığı ses düzenidir. Çünkü ritim, bildiğimiz müzikte melodiye göre çok çok eskiden insanın hayatına girmiştir ve evrimsel süreçte o kadar fazla kalıtılmış ve kalıtılırken de gelişmiştir. Evrimsel süreçte çok kalıtılan (ilerki nesillere aktarılan) olgular, davranış biçimleri ve hatta bilgiler daha güçlü biçimde var olmaya devam ederler. Bu nedenle ritim kaçtığında bunu farketmeye çok yatkınızdır. Örneğin davul ya da perküsyon ritim kaçırdığında bunu farketmek için iyi bir ritim kulağına sahip olmaya gerek yoktur. Fakat telli ya da üflemeli çalgılar için aynısının söylenmesi pek mümkün değildir. Hatta çoğu zaman şarkının sözlerinin unutulup doğaçlama yapılması da bizi rahatsız etmez. Çünkü müzikten önce vokale dayalı ‘müzik’ler vardı. Ve henüz müzik matematiğe tabii olmadığı için vokale dayalı müziklerin ritme dayanmaması rahatsız edici değildir (ağıtları, uzun havaları  hatırlayalım).

Peki insan neden ritmi bu kadar önemsedi? Ritim aynı zamanda bir uyarıcıdır. Örneğin annem anlatırdı; küçükken, köylerine kışın aç kalan kurtlar iner ve evlerin duvarlarının altını kazarak içeri girmeye çalışırlar. İşte kurtun burada patileri ile yaptığı ritmik ses bir uyarıdır hem de yaşamsal bir uyarı. Yaşamsal uyarılar bize genlerimizle birlikte hediye edilmekle birlikte beyne en iyi kazınan uyarılardır. Tıpkı travmalar gibi.
Ormana bir avcı girdiğinde kuşların belirli bir ritimde birbirini uyarmaları da bir ritme tabiidir. Dolunun yağması da.

Peki müzik neden matematiğe tabii olmak zorunda idi? Cevabı çok basit, müziğe ilk olarak formunu verenler matematikçi ya da felsefecilerdi. Bunlardan biri ünlü Pythagoras (Pisagor) diğeri ise Şair, filozof, bilinen en eski lezbiyen, özgür seksin kurumsallaştırıcısı, tüm SAPPHIC’lerin anası Sappho (Safo)’dur. Bu arada sapık kelimesi Safo’dan gelir.

Alma-Tadema, Sir Lawrence: Sappho and Alcaeus

Sapphic, Safo gibi olan anlamına gelir. Bugün sapık dediğimizde aklımıza gelen, istismarcı, tecavüzcü, zorba tiplerdir oysa Safo’nun özgür seksi tamamen karşılıklı rızaya ve arzuya dayanan bir olgu idi. Yani şu an sapık kelimesinin anlamı artık Safo’dan çoktan kopmuştur.

Pisagor herşeyin sayılardan ibaret olduğunu savunan ve matematiğe ve geometriye dini bir bağlılık besleyen mistik bir tipti. Bu yüzden onun bu bakış açısını sorgulamaya dahi gerek duymuyorum. Fakat unutmamak gerekir ki bugün müzik matematiğin hükümranlığı altındadır. Başka bir müzik mümkün müdür? Pisagor ilk müzik kurallarını da oluşturdu ve tabii ki bu kuralları sayıya döktü ve geometrik şekillerle ifade etti. Bunun sonucunda da matematiğe dayalı bir müzik tipi ortaya çıkmış oldu.

Başka bir müzik mümkün mü? 
Başka türlü bir müzik değil başka tür bir müzik. Mesela farklı uzaylı medeniyetler var ise bunlarda müzik nasıl gelişmiştir? İşte bunun hayalini bile kurmak zor çünkü müziği matematik konusunda koşullandırmış olmamız sadece bir bakış açısı farkı değil içgüdüsel bir bilginin de sonucudur. Kimbilir belki anne karnında başladık kalp atışlarını saymaya. (dünya-dışı müziğin hayalini kurmak o kadar zordur ki bilim kurgu filmlerinde farklı medeniyet müzikleri ya dünya müziklerinin absürt ya da ekstrem versiyonu olmuş ya da diğer medeniyetlerde hiç müzik konusuna girilmeyerek konu kapatılmıştır)

Farklı uzay medeniyetlerinde müzik nasıl olurdu bilemeyiz ama matematikten önceki müzik nasıldı bunu biliyoruz: Bunlar; cenaze, yas ve kara büyü dahil ritüel müzikleri, ağıt, nefese dayalı ve ritmik olmayan türde müzikler ve şiirlerdi. Bunun dışında antik yunanda Müzikten önce Müz denen bir ‘şey’ vardı. Müz denen ‘müzik’ köleleri çalışırken motive etme amacı ile kullanılıyordu. Bugün müziğin modumuzu etkilediğini bilmekteyiz. Bu bilgi henüz müzik yokken bile insanlar tarafından bilinmekteydi.

İşin Safo cephesine bakacak olursak o ve etrafındakiler, aşk şiirleri, şairlik ve aşk şarkıları üzerine uzmanlaşırken müziğin hem sözel, güfte ve beste anlamında gelişmesini, evrilmesini sağlıyordu. Safo, ritüel müzikleri, ayin müzikleri ve aşk şarkılarını harmanlayan devrimci bir eylemde bulunmuştu aynı zamanda. Ayrıca kullandıkları basit, telli enstrümanlar da mevcuttu. Sonuç olarak ritim ve melodi, vurmalı çalgılar ve yaylılar ve de nefesliler bir araya gelerek bugünkü müziğe ulaştılar. Müziğin genel olarak aşk ve erotizm odaklı olmasında Safo’nun etkisi vardır.

Evrim nasıl dallanıp budaklanarak, kaotik bir şekilde ilerliyorsa müziğin de evrimini şemaya dökmeye kalktığımızda karşımıza gene benzer bir sonuç çıkmakta, aynı durum metalin kendisi için de geçerli. Bu da müziğin ve metalin doğal geliştiğine kanıttır.  Bilgi ve teknoloji ne kadar gelişti ise müzik de o kadar gelişti. İlk alet yapımına dönecek olursak elimizde ses çıkarmak için çubuk ve gırtlağımızdan başka çok az şey vardı. Sonraki çağlarda, gerilimi öğrendik, sesleri, notalara tanımladık, uzun bir süre klasik ve geleneksel olan müzikler birbirine uzak yörelerde gelişti. Teknolojinin gelişimi ile enstrumanlar da gelişti. Örneğin bilgisayarların ‘oda büyüklüğünde’ olduğu zamanlarda synthesizer da bir oda büyüklüğünde olabiliyordu. Bugün ise midi klavye ile VST kullanarak istediğimiz klavye, org, enstrumanı idare edebiliyoruz. Bilgisayarlar da matematiğe tabi olduğu için bilgisayarın müzik ile uyumlanması kolay olmuştur.

Hans Zimmer

Ya Metal?
Müzik gelişti de gelişti. Teknoloji ile birlikte daha temiz sound elde etme şansını yakaladık. Ama sanat her zaman temiz değildir,  gerçeği yansıtma gibi bir eğilimi vardır. Sanayi devriminden sonra tozun dumana karıştığı ve savaşların yıktığı dünyada Punk dışında pek de gerçekçi sözler yazan müzik türü bulmak kolay değildi. Hardrock ve klasik heavy metalin punk ile etkileşimi ile daha hızlı ve daha sert bir metal türü ortaya çıktı. İşte şu an bayılarak dinlediğimzi metalin gelişimi de buna bağlı idi. Metal de daha sonra punkı etkileyerek punkın sertleşmesine ve evrilmesine katkıda bulunmuştur.

Tartışmasız gerçek : Eğer bir ihtiyaç olmasaydı metal diye bir şey olmazdı
Peki insanların neye ihtiyacı vardı? Aydınlanma dönemi 1. ve 2. dünya savaşı tarafından ezilmiş, ulus devletler kurulmuş ve daha sonra da soğuk savaş tehdidi ortaya çıkmıştı. Bu dönemler devletlerin propaganda gücünün güçlü ve kesin olduğu zamanlardı. Metal hep illegal olmuştur. Yapısı bu dur. Doğruları söylemenin yasal olmadığı yerlerde sizi yasanın dışına itenler yalancılardır. Kiliseleri yakma cesaretini kim gösterdi? SSCB’ye kaçak yollardan Metal ve Punk albümlerini kimler soktu? Flexi diski kimler yarattı? İran’da karaborsadan metal kasetleri satın alanlar kimlerdi? Sabah kimlerin evlerini basıp saçlarını zorla kestiler? Kimleri konserlerden toplayıp zorla kutsal nehirlerde dua ettirdiler?

Endonezya devleti Punkları ve Metalcileri konserlerden toplayarak zorla saçlarını kesip ‘kutsal’ nehirde zorla dua ettirmişti.

Bizlere devlet iyidir, ordu güzeldir, polis sizin için vardır gibi yalanlar söylerler. Tanrılarına tapmamızı isterler. Onlar gibi sevişmemizi, onlar gibi görünmemizi isterler. Kısacası yarattıkları sefil dünyadan memnun olmamızı beklerler. Burada yumruğunu kaldırır metalci, sansüre kızar, tanrıya kızar, bazısı ailesine kimi devlete kızar.

Sonuç olarak ilk metal grupları devlet tarafından mahkemelerce taciz edilmiş ve korkutulmaya çalışılmıştır. Korktuk mu? Ayrıca faşizmi daha zorba biçimde ortaya koyan ülkelerde bir çok metalci hapis yatmış ya da zulüm görmüştür. Yıldık mı?

Metal’in ihtiyaç olarak görüldüğü tek nokta gerçekçilik değildir. Bunun biraz çocuk gelişimi ve insan gelişimi ile de alakası vardır.

Kuramsal olarak insanları 3 döneme ayırırsak;

1- Çocuğun pasif ve öğrenmeye meyilli olduğu, etrafı izlediği, rol modelleri aldığı dönem.
2- Ergenlik dönemi, çocuk bu dönemde genç olur ve dünyayı test etmeye başlar ve kendini feda etmeye / risk almaya eğilimlidir. (ordular bu yüzden gençleri askere alır)
3- Denge dönemi diyebileceğimiz bir dönem, burada insan, çocukken izledikleri ve ergenken deneyimledikleri arasında bir dengeye oturması beklenir.

Ergenlik dönemi bilindiği üzere gencin aykırı, isyankar olduğu bir dönem olarak kabul edilir. Bu dönemde şiddet tatminine ihtiyacı olan kişi metalin işitsel, liriksel, görsel şiddetinde tatmin olmayı seçebilir. Bu aynı zamanda bir çok ekstrem müzik türü için de geçerlidir. Gencin şiddet ihtiyacı ise gene evrimsel bir konudur ve doğada kendini korumak için olmazsa olmazı, memetik bir görevidir. Bugünün kavgaları, yarının kavgalarına hazırlar.

Metali ergenlik dönemindeki şiddet ihtiyacını gidermek için dinleyen ve bu kültüre kendini ait hisseden gençlerin ergenlik dönemi geçici bir dönem olduğu için onların metale olan ilgisi de geçici olmaktadır. Yani onlar aslında asla metalci olmadılar. Ergenlik döneminden sonraki ‘denge’ döneminde ergenler aslında dengeye oturduklarını, sahte metalcilik döneminin bitişini yaşamaktadır. Malesef bu gelişim dönemlerinden habersiz oldukları için kendilerinde olan kültürel değişimi ‘aşmak’ olarak adlandırır. Bu ergenler sonra dönüp metali ergenlik olarak görür. Oysa onlar, sadece ergenlik döneminde metal dinlemiştir o kadar.

Olcay Karakeçi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu