Extreminal’i temsilen Venom Infernus ile beraber Almanya’nın en büyük ekstrem metal festivali Party.San Metal Open Air’deydik!
Bu sene yaklaşık 9000 kişinin katıldığı festival her sene biraz daha büyüyerek yoluna devam ediyor. Grup seçiminde genellikle black ve death metal üzerine yoğunlaşılan bu festival, seyirci anlamında daha çok belli ve spesifik bir metal kitlesini hedefliyor. Ancak tarz çeşitliliği de yok değil, bunu görmek için sadece afişine bakmanız yeterli olacaktır. 1996 senesinden bu yana yapılmakta olan etkinlik ayrıca kendi „fan“ çevresine sahip. Söylediklerine göre durum şöyle, „buraya bir kere geldiysen artık zehiri aldın, her sene gelmek isteyeceksin“. Gerçekten de iki kere üst üste gitmem bir işaret mi, bunu gelecek senelerde göreceğiz.
Wacken’dan ayağımın tozuyla dönmenin üzerinden henüz üç gün geçtikten sonra Thüringen eyaletine doğru yeniden yollara düştüm!
Almanya’nın bu bölgesinde farklı bir diyalekt konuşuluyor ve yerel seçim sonuçlarına bakılırsa insanlarının sağ eğilimli oldukları gözlemleniyor. Açıkçası bu yüzden hep bir önyargıyla yaklaşıp temkinli davrandığım bir bölgedir. Ancak Party.San Festival sonuçta politik bir festival değil ve organizasyonun açıklamasına göre burada kimsenin sizi rahatsız etmesine izin verilmiyor. Hiçbir kötü deneyim yaşamadığım, çokça eğlendiğim, harika insanlarla tanıştığım ve unutamayacağım kadar güzel konserler izlediğim bir festival oldu.
Party.San’ın bir başka olumlu özelliği ise çadır sahnesi ve ana sahne olmak üzere sadece iki tane sahne olması ve bunların birbirine diğer büyük festivallerde olduğu gibi çok uzakta bulunmaması. Dolayısıyla yorgunluktan bayılmazsanız teoride her grubu sırayla izleyebilirseniz. Bu Wacken, Hellfest ya da Graspop benzeri organizasyonlarda pek mümkün olmayan bir durum. Ancak çadır sahnesinde önlere geçebilmek için genelde biraz erken davranmak gerekebiliyor.
Bilet fiyatları diğer festivallerle kıyasladığımızda son derece uygun
Üç günlük bilet fiyatı 2024 yılı itibariyle 135,70 euro, günlük biletler ise 80 eurodan satışa sunulmuştu. Şu an hali hazırda 2025 yılının ön satışı başlamış vaziyette ve fiyatı 125,70 eurodan başlıyor. Bunun yanında festival alanındaki yeme içme standları da fiyat olarak Almanya’daki enflasyoner ortama göre çok çok iyi durumda (inanmayacaksınız ama Almanya’da da enflasyon diye bir şey var). Bira, bardak depozitosu dahil 4 euro idi mesela. Bu arada kokteyl standı da organizasyonun önemli bir noktasını teşkil ediyor, zira burada az önce sahnede izlediğiniz grubun elemanlarıyla karşılaşabilir ve sizinle aynı kafada olan bir çok yeni insanla tanışabilirsiniz.
Ben çadırda kalmadım ama çadır alanına gidip geldim, oldukça bakımlı ve çadır kurmaya elverişli çim bir zemin var. Tuvalet ve duşlar da iyi görünüyordu. Wacken’a kıyasla çok daha zahmetsiz olduğunu söyleyebilirim. Çadır komşularınız iyiyse gürültü anlamında da bir sıkıntı yaşamazsınız. Otelde kalmak isteyenler için (ve arabasız olanlar için) en yakın şehir olan Mühlhausen’a bakmak gerekiyor. Mühlhausen ve Party.San (yani Schlotheim) arasında iki saatte bir servis kalkıyor. Yol servisle ortalama 20-30 dakika kadar sürüyor. Servis ücreti gidiş dönüş 20 euro şeklindeydi bu sene. Ben de tıpkı geçen sene olduğu gibi bir oda kiralayıp servisi kullanarak festivale gidip geldim.
Gelgelelim gruplara…
Tüm çabalarıma rağmen çok görmek istediğim (ve inatla bir türlü izleyemediğim) İmha Tarikat’a servis saatlerine dikkat etmediğim için yine yetişemiyorum. Sanırım onları canlı izlememi istemeyen gizli bir güç var. Venom Infernus’un söylediğine göre sahne şovları iyiymiş ve genelde son albümlerinin ağırlıkta olduğu bir setlist çalmışlar. Son albümleri „Hearts Unchained – At War with a Passionless World„ tarzları daha çok endüstriyel melodik black metale kaymış gibi görünüyor. Hatta albümde „Canavar“ diye Türkçe bir şarkı bile var. Deneysel ve yaratıcı bir iş, albümlerini dinleyiniz, konserlerine gidiniz. Umarım en kısa zamanda ben de tekrar bir konserlerine denk gelir ve canlı izleyebilirim.
Festivalin ikinci gününde, uzaktan „Hail Satan!“ nidalarına kamp alanından eşlik edebildiğim Enthroned’u saymazsak, ilk olarak son yılların yükselen grubu Afsky’ye yetişebildim. Danimarkalı black metal grubu, vokalist Ole’nin tek adam projesi olarak biliniyor. „Ofte jeg drømmer mig død“ ve „Om hundrede år“ isimli son iki albümlerinde parlak, jilet gibi black metal riffleri ve orta tempo partisyonları oldukça başarılı bir biçimde aranje edilmiş. Ayrıca grubun alameti farikası olan atmosferik ve melodik soundu da unutmamak gerekir. Daha önce ufak bir klüpte izlediğim grup, Party.San’ın büyük festival sahnesinde, her ne kadar fazla bir sahne dekoru ya da konsepti kullanmasalar da, harikalar yarattılar. Sonuçta festival sahnesinde grubun performansını gerçekleştirebileceği daha geniş bir hareket alanı var ve buna ek olarak ses sistemi herhangi bir barın ses sisteminden çok daha iyi. İkinci günün en etkileyici sahne şovlarından birine imza attıklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Konser esnasında çok hareketlilerdi (hatta bir black metal konserine göre fazla hareketlilerdi) ve seyirciyle de sürekli iletişim halindelerdi. Şarkı seçimi iyiydi, akustik şarkılarına fazla yer vermeyip cayır cayır black metal çaldılar. Özellikle son yıllarda Avrupa’daki „genç“ black metal kitlesini peşinden sürükleyen grup, önümüzdeki yıllarda adından daha fazla söz ettireceğe benziyor. Dolayısıyla Afsky’yi yakın markaja almanız tavsiye edilir.
Sacramentum, 1990 yılında kurulmuş olan ve 2019 yılında -grup tarihinde ikinci kez- bir araya gelerek „reunion“ yapan İsveçli bir melodik death-black grubu. Albümlerini daha önce fazla dinlememiştim, sanırım grupla ilk „canlı“ karşılaşmam Party.San’da oldu. Melodik olan ekstrem tarzlara ilgimden dolayı müzikal açıdan keyifli bulduğum, görsellik açısından da beğendiğim bir konser oldu. Sahnede oldukça kanlı ve tiyatral bir şov sergiliyorlar ve geniş bir izleyici kitlesine çalıyorlar.
Gelgelelim İsveçli „black etkileşimli thrash metal“ efsanesi Bewitched’e. Grup günümüzün tabiriyle Black’n Roll olarak ifade edebileceğimiz bir türü icra ediyorlar. Ne yazık ki fazlaca yorgun olduğum için grubu sonuna kadar izleyemedim ve biraz mola vermem gerekti. Kalabalık ve mutlu bir kitleye çaldılar, seyirci gerçekten eğleniyordu. Umarım yakın zamanda yeniden bir albüm çıkartırlar ve bu alanda daha aktif olarak kendilerini görebiliriz.
Norveçli slamming brutal death metal grubu Kraanium, Bewitched’in ardından sahne alıyor. Hatırlarsanız 2018 yılında ülkemizde de bir konser vermişlerdi. Slam death konserleri bilindiği üzere eğlenceli geçer, bu kural Kraanium konseri esnasında da bozulmuyor. Grup sahneden izleyiciye çekiç şeklindeki plaj oyuncaklarından dağıtıyor ve ardından seyirci en büyüğünden bir „circle pit“ oluşturuyor. Konser sonunda kadar bu circle pit çemberi bozulmayarak devam ediyor. Seyirciyle iletişimi çok güçlü olan ve konserlerinde seyirciyi de muhakkak şovuna dahil eden bir grup olduğu için Kraanium her zaman izlenmeye değer. Evde her zaman açıp dinlediğim bir grup olmamakla beraber canlı performans anlamında yüzde yüz desteği hak ediyorlar.
Non Est Deus, Kanonenfieber grubunun beyni Noise’un 2017de kurduğu yan projesi. Yedi senede dört albüm çıkarmış olan melodik black metal grubu, konser vermeye ilk olarak 2024ün Ocak ayı itibariyle başlıyor.. Kanonenfieber’da tema olarak birinci dünya savaşı teması işlenirken, Non Est Deus’da daha çok din karşıtlığı üzerine yoğunlaşılmış vaziyette. Sahneye beyaz bir kostüm ve sandaletlerle çıkıyorlar. Party.San’da ikinci kere izleme şansını bulduğum grup, ilk izlediğim Hamburg konserlerine göre kendilerini oldukça geliştirmiş. Adeta bir tiyatro sahnesi gibi planlanmış ve şarkılara uygun olarak hazırlanmış bir performans sergiliyorlar. Kendilerini çadır sahnesi yerine ana sahnede izlemek kesinlikle daha keyifli olurdu. Kanonenfieber ile yaptıkları birinci dünya savaşı konusu nereye kadar gider bilemem ama Noise’un Non Est Deus özelinde icra ettiği müziği hem tarz hem de duruş olarak çok daha enteresan buluyorum. Canlı performanslarına da başladıklarına göre ilerde Non Est Deus, Kanonenfieber’nın da önüne geçeceğe benzer. (Ama keşke Hexenwahn’ı da çalsalardı! Ey Noise, duy sesimizi!)
İkinci günün sonunda ise bu sene Almanya’daki hemen hemen tüm metal festivallerinde headliner olarak çıkan grup Behemoth sahne alıyor
Bugüne kadar aralıklarla en çok canlı izlediğim gruplardan biri olabilir kendileri. İlginç olan ise her izlediğimde kendilerini daha da geliştirmiş ve yenilemiş olarak karşımıza çıkmaları. Metal camiasındaki en ilginç müzisyenlerden biri olan Nergal, aktif olduğu sosyal medyadaki bazı paylaşımları nedeniyle çokça eleştiri alsa da, ya da yeni dönem müziklerinin iyice „piyasa“ olmaya başlamasından dem vurulsa da, bence sahnede en başarılı ve enerjik frontmanlerden birisi. Her bir şarkı için sahnede ayrı bir konsept hazırlanmış ve her bir grup elemanı tarafından üzerinde titizlikle uğraşılmış bir konser olduğu direkt anlaşılıyor. Sahne dekoru, ışıklandırmalar, enstrüman çalımı ve ses sistemine kadar aklınıza ne gelirse her şeyiyle kusursuz bir şov ortaya koyuyorlar.
Behemoth’un ardından bir süre daha parti çadırının civarlarında takıldıktan sonra otele doğru yola çıkıyorum. Party.San servisinin içinde eğlenmeye devam eden metalci kitle ile beraber sivilizasyona doğru giderek yorgunluktan bitmiş şekilde odaya ulaşıyorum. İki günün nasıl bu kadar hızlı geçmiş olabileceğini idrak da edemeyerek tabii…
Festivalin üçüncü ve son günü Kaliforniyalı Death Metal grubu Necrot ile başlıyor. Aslında son derece başarılı ve gelecek vaat eden bir grup. Ancak ana sahnenin açılış grubu olarak, belki de çok erken saatte çalmaları sebebiyle biraz zayıf bir performans sergiliyorlar. Hala uyku halinde olan seyirciyi yerinden zıplatan bir performans olduğunu söylemek biraz güç. Üçüncü stüdyo albümlerini de yakın zamanda yayınlamış olan grubu umarım yeniden ve daha „uygun“ şartlarda izleme şansım olur.
Ardından Almanya’nın son zamanlarda özellikle parlayan grubu Ultha sahne alıyor. 2014 yılında kurulmuş olan grup özellikle yakın dönemde Avrupa`da oldukça ilgi çekmiş ve tüm festivalleri dolaşır vaziyette. Atmosferik ve melankolik tarzda bir black metal soundu icra ediyorlar – doğruyu söylemek gerekirse benim için biraz fazla atmosferik ama „black metal“ camiası açısından kesinlikle iyi bir noktada duruyorlar. Çaldıkları şarkıların süresi uzun olduğundan totalde sanırım dört beş tane şarkı çaldıktan sonra sahneden iniyorlar.
Polonyalı death-black grubu (nam-ı diğer blackened death, black sosuna bulanmış death metal diyelim) Hate etkileyici bir introyla büyük bir kitlenin ilgisini çekmeyi başarıyor. Yine kasvetli bir atmosfer ve sahne makyajlarıyla bazı müzik yazarlarının „Behemoth’un küçük kardeşi“ olarak gördüğü grup, bence müzikal anlamda ayrı bir çizgide ve emin adımlarla ilerliyor. Canlı performanslarındaki bas gitar dominasyonu, müziklerinin kalitesi ve iyi hazırlanmış bir sahne şovuyla Party.San’ın 2024 edisyonundaki şovlarını tamamlıyorlar. (Ayrıca grubun tişört tasarımlarının çok iyi olduğunu söylemekte de fayda var.)
Hollandalı Legion of the Damned festivalin en önemli konuklarından biri olarak Obscura’nın ardından sahneye çıkıyor. Setlist konusunda son albümleri Poison Chalice’ye odaklanmış haldelerdi. Ara sıra gitar soundunda sıkıntılar yaşandı ama birkaç şarkının ardından bu sorunu hallettiler. Beşinci kez Party.San sahnesinde yer aldığını belirten grup, neredeyse yirmi yıllık kariyerinde, patlayıcı sahne enerjisinden hiçbir şey kaybetmemiş gibi görünüyordu.
Party.San’ın son gününde güneşin batmasıyla birlikte grindcore etkileşimli endüstriyel black metal grubu Anaal Nathrakh sahne alıyor. Hemen meraklısına belirtelim ki grup Kasım ayında Türkiye’ye de gelecek. Party.San sahnesine oldukça hazırlıklı çıkmışlardı ve seyirciyle mütemadiyen diyalog halindelerdi. Eski Benediction üyesi frontman Dave Hunt, sahnede işinin hakkını kesinlikle veriyor, öyle ki kendilerini daha önce hiç dinlememiş kitleleri bile sahne önüne toplamayı başarıyor. Müzikal anlamda ise grup pek çok zıtlığı bünyesinde barındıyor diyebiliriz, vokallerde genellikle brutal yer yer operavari clean vokaller ve endüstriyel altyapılar duyuluyor. Sonradan konuştuğum pek çok insanın yadırgadığı bu durum beni açıkçası rahatsız etmedi, sonuçta „kendi şahsına münhasır“ bir tarzı olan bir grup. Örneğin Endarkment albümleri değişik bir tad arayanlar ya da grupla yeni tanışacaklar için iyi bir seçim olacaktır.
Öyleyse biraz tarz değiştirme zamanı diyerek çadır sahnesine Hellripper izlemeye gidiyoruz.
İngiliz grup tarz olarak black-speed metal icra ediyor. Artık Black’n Roll mu dersiniz, Speedblack mi dersiniz size kalmış. Avrupa sahnesinde oldukça sevilen ve özellikle son dönemlerde kayda değer bir yükselişe geçen grup, festivallerin de aranan ismi haline gelmiş durumda. Ne yazık ki ana sahne yerine çadır sahnesinde çaldıkları için içerde dayanması güç bir sıcaklık vardı ve circle pit alanındaki herkes sırılsıklam oldu. Ancak tabii ki eğlenceye hiçbir şey engel olamazdı ve grubun beyni James McBain yine her şeyi en doğru şekliyle yaptığını kanıtlar gibiydi. Eğer hızlı rocknroll soundunu şeytani sözler ve çığlık vokalleri eşliğinde dinlemek ilginizi çekiyorsa bu grup tam size göre.
Party.San lineup’ında gerçekten ilgimi çeken son grup olan Akhlys’e gelelim. Colorado çıkışlı black metal grubunun 2009 yılından bu yana yayınladığı dört adet stüdyo albümü bulunuyor. Tarzları dark ambient etkileşimli olduğundan atmosferik bir yapıya sahip. Nitekim karanlık ve zengin altyapılı bir sounda sahip olan grubun canlı performanslarının nasıl olduğunu gerçekten çok merak ediyordum, dolayısıyla yine en önlerde yerimi aldım. Çok söyledim biliyorum ama tekrar belirtmeden geçemeyeceğim, çadır sahnesi ÇOK sıcaktı. Özellikle bir grubu en önlerde izliyorsanız o ortama dayanmanız oldukça güç. Nitekim hemen önümüzde ayakta durmakta zorlanacak kadar sarhoş birisi vardı ve ara sıra kusacak gibi hareketler yapıyordu. Her neyse, Akhlys kesinlikle ana sahnede çalması gereken bir gruptu bence, nitekim sahne kostümleri, ışıkları ve genel performans olarak her şeyiyle dört dörtlük bir şov hazırlamışlardı. Son albümlerini henüz dinlemediyseniz muhakkak listenize alın, özellikle Maze of Phobetor şarkısına dikkat.
Böylece Party.San 2024 yılının kendimce „ilgi çekici“ bulduğum gruplarını tamamlamış oluyorum. Kısaca Paradise Lost’u da izlemeyi ihmal etmiyoruz tabii. Solist biraz yorgun görünse de tertemiz bir sound ile çalıyorlar. Çalma listeleri temelde One Second, Shades of God ve Draconian Times gibi albümlerine odaklanmış olsa da konseri kült albümleri Icon’dan Embers Fire ile bitirerek benim gibi oldschool dönem dinleyicilerin de ağzına bir parmak bal çalıyor ve nostaljiye gark ediyorlar. Günlerdir extrem metalle yoğrulmuş kitleyi biraz olsun sakinleştirdiklerini söyleyebiliriz bu anlamda. Nitekim Party.San organizatörlerinin de bir çok kez sosyal medyada açıkladıkları üzere, ekstrem metal festivali olarak ortaya çıksalar da günümüzde tarz çeşitliliğine daha çok önem verdikleri biliyor. Bence ekstrem metal dinleyicisinin de temelde Paradise Lost’a bir itirazı olmayacaktır zaten.
Festivalin son grubu Sodom (geçtiğimiz günlerde Türkiye’de de görüldüğü üzere) mükemmel bir konser performansına imza atıyor ve bu konser esnasında sahnenin önü festival boyunca hiç olmadığı kadar doluyor.. Pek çok Sodom klasiğine yer verilen çalma listesinde özellikle „Get What You Deserve“, „Agent Orange“ ve „Persecution Mafia“ albümlerinden şarkılar yer alıyor. Otuz yıldır hiçbir konserlerinde çalmadıkları „Gomorrah“ya başladıkları an ise sanırım bir çok dinleyici için tarihi bir an olarak hafızalara kazınmıştır. Son olarak „Bombenhagel“i çaldıktan sonra Party.San Festival’i hak ettiği üzere harika bir şekilde kapatıyorlar.
Ziyaretçilerini hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmayan Party.San’ın 2025 yılı için şimdilik açıklanan grupları ise Gorgoroth, Napalm Death, I am Morbid, Dool, Tiamat, Grave, The Vision Bleak, The Spirit, Skeletal Remains, Party Cannon, Gutslit, Dödsrit, Defleshed ve Blockheads gibi dev isimlerden oluşuyor. Dolayısıyla Ağustos ayı için planlar şimdiden yapılmalı ve Almanya’nın en iyi ekstrem metal partisi kaçırılmamalı!
Biletleri
https://www.cudgel.de/en/produkt-kategorie/tickets/ linkinden edinebilirsiniz. Seneye tekrar görüşmek üzere!