Röportajlar

VORTEX OF CLUTTER

Bazılarımız isimlerini ilk kez duysa da son yıllarda hafiften hafiften adını duyurmaya başlayan İstanbullu death metal grubu Vortex of Clutter’ın gitaristi Zafer ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik..

Öncelikle merhaba Zafer, klasik girişlerden pek hoşlanmam ama V.O.C hikayesi nasıl başladı,bizlere biraz bahsedebilir misin ?
Merhaba, ben de çok klişelere girmeden kısaca özetleyim o zaman. Okulu bitirip İstanbul’a geldiğimde şimdi grupta olmayan arkadaşım Özgür’le birlikte kurduk Vortex’i. Daha sonrasında ufak tefek değişiklikler yaşandı ve davulda Özgür, lead gitarda ben ritm gitarda Güneş olmak üzere grubun çekirdek kadrosunu oluşturduk. Daha sonra İstanbul’da okumakta olan Fransız vokal Benjamin Ouazana ile tanıştık ve onu da gruba vokalist olarak alarak. Çalışmaları hızlandırdık.

Benjamin ,İstanbul’da mı yaşıyordu ? Tanışmanız nasıl oldu?
1 yıllığına gelmişti Erasmus programıyla. İstanbul Üniversitesi’nde okuyordu. Kendisinin Fransa’da bir grubu vardı. Vokal aradığımız dönemde internete verdiği ilanı gördük. Burada bir Türk grubuyla çalışmak istediğinden bahsediyordu. Biz de ilginç bir deneyim olabileceğini düşündük ve iletişime geçtik.

Kısa dönem aranızda olması grubu etkiledi mi ? Yoksa yeni vokalistiniz ile daha iyi bir çizgide mi ilerliyorsunuz ?
Benjamin’in kısa süre grupta kalacağını bilerek başladık çalışmaya. Hemen hazırda olan besteleri çalışmaya başladık. Bir taraftan da yeni birkaç beste ekleyip e.p için çalışmaya başladık. Fakat kendisi kısa bir süre ülkede kaldığı için e.p çok hızlı sürede kaydedildi ve kayıt kalitesi açısından çok aceleye gelmiş bir iş oldu. Fransız bir vokalle çalışmak oldukça farklı deneyimler kazandırdı gruba.Benjamin kısa sürede çok iyi bir dostumuz oldu. Fakat kendisi tarz itibariyle daha çok hardcore’a yakın bir sese sahip olduğu için tarzımızı tam anlamıyla yansıtamadık. Gökhan’ın gelişiyle istediğimiz Death Metal Sounduna sahip olduk.

Şu sıralar yeni kadronuz ile çalışmalar halindesiniz,grupça yoğunlaştığınız planlar var mı ?Daha çok konser mi ,daha çok kayıt mı ,yurt dışı vs. ?
Şu sıra kafamız binlerce parçaya bölünmüş durumda. Kayıtları biten albümümüz Source Of Sickness’ı basıma hazır bir hale getirmeye çalışıyoruz. Bir yandan hem yurt içi hem yurt dışında şirket arayışları içindeyiz. Biraz daha zamanı var albümün. Tam anlamıyla istediğimiz gibi olması için uğraşıyoruz.Bir yandan konserlere ve provalara da hız vermek durumundayız çünkü davulcumuz Özgür okul sebebiyle Belçika’ya gitti. Yeni davulcumuz Serkan’la birlikte konser hazırlıklarına hız verdik. Hatta geçtiğimiz hafta sonu kendisiyle olan ilk konserimizi bir mini konser şeklinde yaptık.

Yeni albümünüzün kayıtları ,miksajı ve mastering’i tamamlandı mı ,ne aşamada ? Yurt dışı tabanlı bir firma ile mi anlaşacaksınız ?
Albümün tüm kayıtları tamamlandı. Miksaj ve masteringe de önümüzdeki hafta gibi başlanacak büyük ihtimalle. Yurt dışında bir firma arayışımız mevcut ancak durum ne yönde gelişir henüz kestirmek zor. Türkiye’de müzik yapmış olmanın dezavantajları malum, biz de bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışıyoruz şu sıra.

Umarım her şey yolunda gider, gelelim ilk kayıtlarınıza sanırım hücum kayıt olarak gerçekleştirmişsiniz fakat ben ve benim tarzımdaki kirli kayıt sevenleri memnun eden bir kayıt olmasına rağmen çeşitli eleştiriler almışsınız bu da herkesin kirli kayıt sevmemesinden kaynaklanıyor,bu ilk kayıtlarınızdaki evreleri kısaca anlatabilir misin ? Ne gibi zorluklar çektiniz ?
Evet, metal dinleyicisi artık daha steril kayıtlar bekler hale geldi. Yanlış hatırlamıyorsam İngiltere’den dinleyen birinin yorumunda okumuştum; "özellikle death metal gruplarında bir kesim tarafından kirli prodüksiyonlar rağbet görür fakat V.O.C. gibi grupların albümlerinde daha temiz bir sound duyma ihtiyacı hissediyorum" demişti. Bu bir bakıma haklı bir eleştiri. Müziğimiz gereği dinleyicinin her riff i net duymasını sağlamak zorundayız. Melodiler ve tüm diğer ufak ayrıntılar Vortex’in müziğinde büyük bir önem teşkil ediyor. Bu ilk kayıtlar bestelerin yetişmesine bağlı olarak biraz gecikti. Hatta o kadar ki Benjamin’in ülkesine döneceği gün kaydettik ve bitirdik. Kaydın akşamına da Benjamin Fransa’ya döndü.Biz de hem kendisiyle çalışmış olmanın verdiği manevi bir anı olarak hem de grubun bilinirliğini artırma açısından e.p’yi bu haliyle yayınlama kararı aldık.

Tabi ki,tarzınız zaten "LEŞ"denilebilecek bir death metal türü olmadığı için sizin daha kaliteli kayıtlar yapmanız gerekiyor bunlarda çok büyük emek ve uğraş gerektiren işler,maddi olarak altından kalkabiliyor musunuz ?
Kesinlikle kalkamıyoruz : )O yüzden çıkacak olan debut albüm tam bir kolektif dayanışma örneği oldu.Home studio sahibi bir arkadaşımızın desteğiyle kayıtları tamamladık. Promo fotolar, albüm kapağı, albüm alt yapıları ve diğer bütün detaylar bu işlerle uğraşan insanların bize verdikleri destek sonucu ortaya çıktı. İnsanlar ya maddi bir şey beklemediler ya da çok sembolik ücretlerle çalışmayı kabul ettiler. Bu hem bizim durduğumuz ideolojik nokta açısından hem de piyasanın istediği zaman nasıl birbirine destek olabileceğini görmemiz açısından mutluluk verici bir durum oldu.

Gelelim grubun konseptine ,parça isimlerinize bakılırsa biraz antifa olarak duruyorsunuz,tam olarak müziğiniz ile siyasi görüşünüzü belli ettiğinizi düşünüyormusunuz yoksa o tip sosyal ve siyasal konuları sadece bir olayı kendi düşüncenize göre yorumlamak amaçlı mı isimlendirdiniz,örneğin September 80, Şeyh Bedrettin gibi ?
Müziğimizi sadece anti-faşist olarak tanımlamak yanlış olur sanırım. Söz yazımı sırasında belirlenen konunun objektif değerlendirilmesi gibi bir durum söz konusu değil . Biz doğrudan bir taraf olduğumuzu savunuyor ve bu duruma göre söz yazıyoruz. Örneğin September 80 12 Eylül darbesi nezdinde cunta ve militarizm karşıtı duruşumuzu sergilerken, Şeyh Bedreddin’de bu toprakların tarihine değiniyoruz.Şeyh Bedreddin aynı zamanda bu toprakların ilk komünist isyancılarındandır.İdeolojik duruşumuzun yanı sıra asıl olan hem kendi ülkemizin dinleyicisine hem de yurt dışında ulaşabildiğimiz kitleye bu topraklarda tarihten bugüne neler yaşandığını anlatabilmek. Yani kendimize dair önemli olduğunu düşündüğümüz konuları anlatıyoruz. Çıkacak olan albümde de bu olacak zorunlu askerlikten, faili meçhul cinayetlere kadar korktuğumuz ve öfke duyduğumuz her şeyden bahsettik. Öfkemizi doğru şekilde yönlendirmek istiyoruz sadece.

O zaman grupça tarih ile ilgilisiniz? Gelecek parçalarda yine tarihi konuları işlemeyi düşünüyormusunuz? Mesela yakın tarihimi tercih edersiniz yoksa geçmişle ilgili konularımı işlemek istersiniz?
Ben tarih mezunuyum zaten. Bestelerde de sözlerde de benim ağırlığım olduğu için konular böyle şekillendi. Albümde yine Anadolu tarihi ve Türk siyasi tarihi içerisinde yaşanmış konuları ele aldık. Tabi her şarkı için geçerli değil bu, yaşanmakta olan ve hayatımızı şekillendiren toplum baskısı, aile gibi kavramları da işledik. Albümden sonra yayınlanacak bir e.p fikri var. E.p’de de Bedreddin gibitarihi bir şahsı anlatmayı düşünüyoruz.

Grup olarak daha önce bir kaç konsere çıktınız yanılmıyorsam hatta geçenlerde de bir barda sahne aldınız,nasıldı tepkiler ?
Daha önce birçok bar konseri verdik. Dorock, Oldschool gibi barlarda sahne aldık. Onun dışında 12. İstanbul Rock Festivali ve geçen yaz da İzmir Rock A Festivali’nde sahne aldık. Geçen hafta sonu da taksimin yeni mekanlarından Rock N Rolla’da sahne aldık. Genelde izleyenlerden ve tarzı sevenlerden aldığımız tepkiler oldukça olumlu yönde. Yani iyi bir yönde gittiğimizi düşünüyoruz. Ama henüz
istediğimiz kitleye ulaşabilmiş değiliz. Bunun için zamanımız var daha.

Sizin tercihiniz ne olurdu ? Mesela böyle ünlü grupların katıldığı festivalde açılış grubu olmak mı ? Saat 13 te 14 te başlayan ve sıcağın kavurduğu saatlerde kimsenin izlemediği ortam mı yoksa 50-60 kişinin katıldığı ama çok ateşli seyirciler önünde mi çalmayı isterdiniz?
Kesinlikle b şıkkı : ) Hem bir izleyici olarak hem de müzisyen olarak küçük mekanlarda deli gibi tepinen insanlarla beraber olmayı seviyorum. En son Artillery konserinde berbat ses sistemine rağmen böyle bir ortamda izleyici olarak bulundum. İnanılmaz keyif verici bir durum. Ha tabi açık hava ve festivallerin de çok farklı havaları var. Büyük bir sahne ve kalabalık korkutucu olsa da herzaman için
müthiş bir keyif ve deneyim kazanmanızı sağlıyor. Ama tabi öğle sıcağı grubu olmak hem sound hem de performans açısından sıkıntı yaratır.

Evet,haklısın ben mesela son Unirock festivalinde bulunmuştum,ilk çıkan Türk gruplarını arkadaşları dışında sıcak yüzünden çok fazla izleyen olmamıştı bir grup elemanı olsam bu durum beni gerçekten üzerdi, sırf ismim duyulsun diye de öyle bir organizasyona çıkar mıydım bilmiyorum,sen ne düşünüyorsun sence Türkiye yaz festivalleri için uygun bir ülkemi ? Ortalama 40 derece sıcaklıkta ne çalınan müzikten bir şey anlıyorsun nede grubu izleyebiliyorsun ,yanılıyor muyum ?
Valla mekan sorunu yaşandığını biliyorum. Sonisphere’in de son gününe katıldım. Megadeth’in düştüğü durum içler acısıydı. Türkiye hem dinleyici hem de altyapı olarak metal konusunda çok yol alması gereken bir ülke. Yani ülkenin yöneticileri bile mekanda olan etkinliğin kendilerine bir turizm geliri olarak dönebileceğini düşünmeden ahlak polisliğine soyunurken, eğlenmeye çalışan insanları göz altına alırken.Organizatörler ve grupların ne şartlar altında bu işleri yapmaya çalıştığını tahmin etmek zor olmasa gerek. Ve evet sanırım kötü şartlarda da olsa Unirock gibi bir organizasyonda yer alırdık. Keza Headbang dergisinin oylamalarında da 4. olmuşuz (sonradan öğrendim). Çünkü ülke müzisyenleri olarak kötü şartlarda çalmaya feci derecede alışık ve bu durumdan yine feci derecede bıkmış insanlarız. Bu durumu değiştirmek için çok fazla hamle yapmamız gerekiyorsa yaparız.Bu önümüze konulan seçeneklerle alakalı bir durum.

Evet maalesef genel olarak ülke yönetiminden kaynaklanan gariplikler bizi ilerde de zorlayacak ve bu tip organizasyonları bile yapılmayacak hale gelebilir endişesi içerisindeyim. Bu yaz Unirock Tr tarihinin en büyük organizasyonuna imza attı ve sanırım tamamına yakını da sorunsuz geçti.Umarız bu gelenek haline gelir ama Temmuz yerine ,Eylül başı okullar açılmadan yapılsa sağlık açısından daha iyiolur diye düşünüyorum ?
Bizde ülke yönetimi hep garip oldu. Medyasıyla, devletiyle elbirliği etmiş insanlar ülkedeki muhalif düşünenlerin, farklı sanat dallarıyla uğraşanların her zaman karşısında oldular. Farklı olanı her zaman ötekileştirip yok etmeye çalıştılar. Yok edemediklerini de "piyasa" denilen kavramla ticarileştirip pazarlayarak içini boşalttılar. Gelecekte de benzer sorunları farklı formlar halinde yaşayacağız gibi gözüküyor. Ama her zaman mücadele edip hakkımız olanı almak için orda olacağız. Sanat sanırım insanın elde etmesi gereken en temel haklardan biri, bu yüzden bu konuda mücadele vermekten kaçınmayız. Unirock tarihleri de Eylül’e kaydırılsa çok da kötü olmaz sanırım. Hatta birçok öğrenci adına olumlu bir gelişme olur. Hem yaz sıcağında pişmekten de bir nebze de olsa kurtuluruz : )

Tekrar V.O.C ‘e dönecek olursak ; grup isminin manasından söz edelim biraz da ,bir hikayesi var mı ?
Grubun ismi tamamen isim bulma özürlüsü 5 adamın bir araya gelmesiyle ortaya çıktı. Benim ve Özgür’ün çok sevdiğimiz Coroner albümü Mental Vortex’den esinlenerek biraz kaotik bir şeyler koymak istedik. Ortaya kargaşa girdabı manasına gelen böyle birşey çıktı.

Grup elemanlarınca fanatiği olduğunuz grup CORONER miydi ?Mesela coverlasak şu şarkıyı çok iyi çalarız dediğiniz parçalar var mı ?
Çok fazla grubun delicesine fanıyız diyebilirim. Bunların başında Coroner, Atheist, Death, Kreator gibi gruplar geliyor. Kendi bestelerimize daha çok yer vermeyi tercih etsek de sevdiğimiz gruplardan da çalarken çok eğleniyoruz. Şimdiye kadar Death, Kreator gibi gruplardan çaldık. Atheist ve Coroner’de çalmayı düşünüyorduk ama araya albüm kaydı girince unutuldu. Şu sıralarda Misery Index, Bloodbath ve Quo Vadis gibi gruplardan çalıyoruz. Tabi bu da konsere göre değişiyor.

Şimdi sitemizde yeni yeni uygulamaya başladığımız "şu kelimeler senin için neler ifade ediyor" bölümüne geldim :
Ölüm :
mutlu son
Yaşam : Mücadele
Müzik : Mücadele biçimi
V.O.C : Kendimi ifade ediş tarzım
Festival : Bol headbang
Savaş : Tüccarların yaşadıkları krizleri çözmek için kullandıkları yöntem
İntihar : Kimi durumda kaçış kimi durumda akıllı tercih.
Death Metal : Kendi disiplinin dışına çıkabilen metalin en deneysel tarzı.

Vakit ayırdığın ve samimi cevapların için teşekkür ederim, EXTREMINAL.COM okuyucularına ve sizi yeni tanıyacak olan kişilere iletmek istediklerini de alalım ?
Güzel muhabbetin için ben teşekkür ederim. Daha fazla konsere gidin, daha fazla müzik dinleyin ve icra edin, ticari olandan uzak durmaya çalışın ve tabii ki Source Of Sickness’i bekleyin web sitemizwww.vortexofclutter.com yenilenen içeriğiyle hizmetinizde. Myspace ise albümden sonra yenilenecek. Teşekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu