THE FACELESS
The Faceless ile konser sonrası gerçekleştirdiğim kısa bir sohbet, keyfine bakın..
Yaşınıza göre çok yetenekli müzisyenlersiniz. Kendi çabalarınızla mı öğrendiniz yoksa ders aldınız mı?
Michael Keene (gitar): Brandon (bassçı Brandon Giffin) ve Steve (gitarist Steve Jones) müzik okuluna gittiler. Babam gitarist ve sanırım ben de bu iş için doğdum. Gitar hocam olmuştu fakat genel olarak babamın öğrettikleri sayesinde biliyorum. Babam jazz fusion çalıyor ve bu günlerde kendi müziğini yapıyor.
Müziğe gelince, Cynic’ten Suffocation’a teknik/progresif gruplardan çok şey öğrendiğinizi düşünüyorum.
Evet, kesinlikle o grupları çok seviyoruz. Cynic hala benim favori gruplarımdan biri aynı zaman da Suffocation da öyle. Ayrıca Spawn Of Possession, Extol… da seviyoruz. Ben muazzam bir Ron Jarzombek hayranıyım, onun içerisinde olduğu her şeyi seviyorum: Blotted Science, Spastic Ink… Hatta Cynic ile turneye çıkmıştık ve onlarla tanışma imkanım oldu, gerçekten harika insanlar.
Böylece en büyük hayallerinden biri gerçek oldu….
Tabii, kesinlikle!!Meshuggah ve Cynic ile beraber aynı anda turneye çıkmak mükemmeldi.
“Planetary Dualty” albümünün kapak resmi bana Cynic albümlerininkileri hatırlatıyor. Kim hazırladı?
Psycroptic, Spawn Of Possession gibi efsane grupların kapaklarını hazırlamış olan İsveç’ten Pär Olofsson diye biri. Kendisi ile bağlantı kurdum ve birbirimize karşılıklı fikir vererek bir şeyler ortaya harika bir iş çıkardı.
“Planetary Dualty” Lifeforce Records’tan çıktı. Şirketle anlaşmanız nasıl oldu? Başka şirketlerden de teklifler aldınız mı?
Aslında dünyanın farklı yerlerinde farklı firmalarla çalışıyoruz. Lifeforce bizim Avrupa’daki firmamız. Amerika için Sumerian isimli bir şirketle ve Avustralya için Stomp isimli bir şirketle çalışıyoruz. Kısacası dünyanın her yerinde albümümüzü farklı firmalarla lisansladık.
The Faceless’ın şu anki durumunu ve popülaritesini nasıl buluyorsunuz?
Açıkçası Amerika’da yaşadığımız için konserlere ve turnelere çıkmak bizim için pek zor olmuyor. Amerika’da iyi bir noktaya ulaştık ve kısa zamanda Avrupa’da da… Turne fırsatları finansal açıdan biraz zorlu olabiliyor.Amerika’da umduğumuzdan daha iyi bir noktada olduğumuzu turneye çıktığımızda gördük. Avrupa’ya gelince işler biraz daha zor oluyor ama yine de iyi karşılanıyoruz, her şey harika. Hayranlarımızın kültürel farklılıkları aştığını düşünüyorum. Müzik için varız ve müzik evrensel bir şey, Avrupa yada Amerika fark etmez.
Grubun ismi ne anlama geliyor?
Hmm, iki anlamı var. Gerçek anlamını ele alacak olursak bir çeşit brutal konsept. Ama mecazi anlamına bakılırsa daha düşündürücü, zihinsel bir konsept. Bence grubumuza uygun olanı açıklamak gerekirse: biz bir death metal grubuyuz fakat oldukça progresif, yan düşünceyi provoke ediyor… Yeni albümümüz bir konsepte sahip. Uzaylılar ve boyular arası hayali bir hikayesi var. Bütün bunların altında yatan asıl fikir ise, açık fikirli olmak ve uğraştığınız şey hakkında fikir sahibi olmayı, onunla neden uğraştığınızı anlamayı denemek. Her şey bir bakış açısı ve hiç bir şeyin kesin cevabı yok… Şu sıralar “The Singularity Is Near” diye harika bir kitap okuyorum. “Planetary Dualty” isimli şarkının sözlerini yazarken de David Icke’nin “Children of the Matrix” isimli kitabını okuyordum. Biraz algılanması zor ama günlük olarak doğru kabul ettiğiniz her şeyin aslında doğru olmayabileceği olgusunu düşündürüyor, çok hoşuma gitti. İçinde söylenen şeyleri kabul edemeseniz de harika bir kitap. Kesinlikle bir bakış açısı. Okumaya değer.