Röportajlar

SHRINEBUILDER

Öncelikle, bize Shrinebuilder’in oluşumu hakkında birkaç şey söyleyebilir misiniz? İyi bilinen bu müzisyenleri bir araya getirme fikri kime ait?
Scott Kelly (guitar):
Fikir, temelinde Al’in fikriydi. Al ile birlikte Him, Wino ve bateride Chris Hakius, Om and Sleep’te altı veya yedi yıl önce özü oluşturmaya başlamışlardı. Ardından, parçaları bana getirmek Al’in fikriydi ve ben de elbette kabul ettim çünkü kulağa, yapılacak hoş bir şey gibi geliyordu. Al’i çok uzun zamandır tanıyorum, on iki yaşımdan beri ve müziğini de her zaman biliyordum. Bir kaç ay sonra ise Chris gruptan ayrıldı.

Chris’in gruptan çıkmasının sebebi neydi?
Artık müzik yapmak istemiyordu, yalnızca kendi şeylerini yapmak istiyordu, bu yüzden Om’u bıraktı ve dolayısıyla Shrinebuilder’ı aynı zamanda. Ardından, biz de “Dale’yi gruba alsak nasıl olur?” diye düşündük, çünkü o bu iş için mükemmel biri olurdu. Üstelik hepimiz birbirimizi tanıyorduk. Al ve ben Dale’yi 1985’ten beri tanıyoruz. Birbirimizin müziklerini severdik ve şimdi biz müzisyenler olarak neler yapabileceğimiz düşüncesi ilginç geldi.

“Shrinebuilder” ismi kimin aklına geldi? Bu ismin herhangi bir özel anlamı var mı?
İsmi Al buldu. Al, bana gruba katılma sorusuyla geldiğinde bu ismi söylemişti ve ben de harika olduğunu düşündüm. Bana çok mantıklı geldi. Çünkü bana göre müzik bir tapınak, bir din, yaşamın bir yolu. İçerisinde kendi mitolojisini, kendi teolojisini ve kendi tanrılarını barındırıyor.

Shrinebuilder’ı yalnızca bir yan proje olarak mı yoksa kalıcı bir grup olarak mı görüyorsun?
Aslında, bir bakıma yan proje olarak. Yani, Dale’nin grubu Melvins, Al’in grubu Om, benim grubum Neurosis ve Wino’nun grubu the Wino şu an. Fakat yine de kalıcı bir grup, birçok materyal yazıyoruz, bu grup için çok fazla sabırsızlanıyoruz. Zaman içerisinde kayıt yaptık ve baktık ki bu işi yaparken eğleniyoruz, bu yüzden bunu devam ettirmek istiyoruz, dolayısıyla bir kalıcı grup olarak görebiliriz.

Kalıcı gruplarınızın yanında bir de bu işi yapmak için uygun zaman bulmak sizin için zor olsa gerek.
Tabi. Hayatın kendisi zor, ha ha! Yapılması gereken işleri yapmalısın. Halletmeye çalışıyorsun işte. Internet ve bu tür şeylerle artık bunları yapmak çok daha kolaylaştı. Fikirlerini yazıp, bunları e-mail olarak gönderebiliyorsun, dolayısıyla artık eskisi kadar zor değil. Neurosis grubumda, uzun zaman boyunca farklı yerlerde yaşadık, “Souls At Zero”yu konuşacak olursak, her birimiz kasetlere kayıt yaptık ve birbirimize bunları mail olarak yolladık, fakat benim için pek farklı olmadı. Ben doğada, herkesten uzakta yaşıyorum. Projelerimi bu şekilde oluşturabiliyorum. Dolayısıyla bu oldukça normal.

Wino’nun da şu sıralar yapacak bir çok şeyi var gibi görünüyor…
Yeni St.Vitus kaydı ile ilgilendiğini biliyorum. Bizimle çalışmaları bittikten sonra üç veya dört gün daha turlarına devam edecekler. Diğer gruplarımızla ne yaptığımızı ve ne yapacağımızı her zaman aramızda konuşuruz. Wino ve ben aynı zamanda bazı akustik çalışmalar yapıyoruz. Şubat’ta küçük bir Amerika turu planlıyoruz ve buraya da gelip akustik bir konser düşünüyoruz.

Bunun Wino’nun bu yıl çıkacak olan “Adrift” adlı akustik albümüyle de bir ilgisi var mı?
Evet. Benim aynı zamanda birkaç tane de akustik kaydım var. Wino ile birlikte birkaç çalışma yapıp bunları kaydedeceğiz.

Wino’nun The obsessed’i yeniden toplama gibi planları var mı?
Hiçbir bilgim yok.

Neurot Recordings ile anlaşmıştınız, ve sanırım bu tek seçenekti, öyle değil mi?
Evet, sanırım. Bu grubun kararıydı ama dürüst ve sanatçı ile dost bir şirket. Şirketler için harcayacak çok fazla paramız yok, burada gruplarımızı önemsiyoruz, yani bu herkes için uygun olandı. Bana da doğru gelen bu…

Peki Neurot Recording kendi gruplarına tüm sanatsal özgürlüklerini verdi değil mi?
Elbette.

Şu günlerdeki underground metal gruplarının bir kayıt şirketi ile anlaşma yaptığında, gruplara ne kadar sanatsal özgürlükler, haklar tanındığını düşünüyorsun? Özellikle eski günlere göre.
Geçmişte nasıl olduğunu pek bilmiyorum fakat sanırım tahmin edebilirim. Bu iş daha çok ne yaptığına bağlı aslında. Demek istediğim, aktif ve baskın bir plak şirketi ile anlaştığınızda, bu insanlara kendi fikirlerini anlatabilir ve onları değişik şekillerde etkileyebilir. Bunun yolu budur. Özellikle de, uzun süreç içerisinde yapılan çalışmalarda. Fakat gerçek, yaratıcı bir bağımsızlığınızın olmasını istiyorsanız da bunun tek yolu bağımsız bir grup olmaktır. Örneğin the Melvins birkaç kayıt şirketin marka grubuydu. Uzlaşabildiklerini sanmıyorum. Dale bunu daha iyi anlatabilirdi sanırım, sadece gerçekten anlaşamazlar, ve eminim ki onlara kabul etmeleri gereken bir sanatsal kontrol kontratı vardı. Ve muhtemelen de iki kayıttan sonra işin sona ermesinin sebebi de buydu, çünkü yapmak istediklerini yaptılar fakat yüz güldürücü bir satış yeterliliği olmadı.

Shrinebuilder’ın 2010 Yaz’ında gerçekleştirilmesi düşünülen Avrupa turnesi vardı fakat volkanik patlamalar yüzünden iptal edilmişti. Sanırım bu sizin için de sizi dört gözle bekleyen fanlarınız için de bir hayal kırıklığı olmuştur.
Evet, gerçekten çok zordu. Daha önce böyle bir şey yüzünden hiçbir turumuzu iptal etmek zorunda kalmamıştık. Ayağım kırılmıştı, kaburgam kırılmıştı, minibüslerimiz yanmıştı, amfilerimiz yanmıştı fakat bir şekilde devam ettirmeyi başardık. Fakat bunda yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu, tamamen çaresiz ve zor bir durumda kaldık. Yine de New York’ta dört gün boyunca kaldık bir şey yapabilir miyiz diye fakat yapamadık. Ardından, Los Angeles’a geri döndük ve Wino, Dale ve Al ile üç gün boyunca yeni parçalar üstünde çalıştık. Bu üç gün boyunca kayıtların çoğunu yaptık, üreticiydik. Yine de ne söyleyebiliriz ki? Altı saatle kaçırdık. Eğer altı saat önce orada olmuş olsaydık, bu işi yapabilirdik.

Ama yine de şu an bunu telafi ediyorsunuz. Turne nasıl gidiyor?
İyi gidiyor. Muhtemelen Nisan’da olsaydı çok daha güzel olurdu çünkü kayıt yeni çıkmıştı ve daha baskın ve etkili olurdu, fakat yine de güzel. Şovlar güzel ve insanlar her zamanki gibi harika. Avrupa tur için çok güzel bir yer, çok fazla sanatsal bir geçmişi olan ve kültürel açıdan çok zengin bir yer. Avrupa’da birçok kez tur yaptık hepimiz ve oldukça rahattı bizim için buraları iyice öğrenmeye başladıktan sonra.

Kırk dakikalık ilk albümünüzden başka neler çalıyorsunuz? Yeni Shrinebuilder şarkıları mı yoksa diğer gruplarınızdan çalışmalar mı?
Yeni şarkılardan birkaç parça çalıyoruz, bir cover şarkımız var ve aynı zamanda da doğaçlama çaldıklarımız var. Bunlarla birlikte her şeyle birlikte toplam bir saat yirmi dakika civarında sahnede kalıyoruz. Cover şarkılar üstünde de yoğunlaşamayız böyle bir grup olarak. Bu bir bakıma headliner gruplarının doğası gereği fakat bizim headlining parçalarımız da yoktu ve bu yüzden bunu Amerika turu esnasında çözmemiz gerekti. Tüm şarkılarımızın uzunluğu toplamda 55-60 dakikayı buluyordu. Sonra yeni bir şarkı öğrendik ve onun üstünde çalıştık. Hepimiz yeni şarkılar eklenmesi konusunda çok hevesliydik. Şimdi de yeni kayıt oldukça güçlü ve çok iddialı bir şekilde geleceğine eminim. Beraber çaldıkça müzik kimyamızı daha da geliştiriyoruz. Önümüzdeki kayıt, büyük ölçüde ilk kaydımızı aşacaktır.

Ne zaman piyasaya sunulacak?
Tam olarak bilmiyorum. Henüz tam bir kaydımız yok ve bu bizim için zor olacak. Muhtemelen önümüzdeki sene. Yine de muhtemelen birkaç sınırlı baskı çıkabilir bundan önce. Birkaç canlı performans kaydımız var, kayıtlı birkaç cover parçamız var ve bir de albümdeki bazı şarkıların tekrar kaydedilmiş halleri var. Bu kayıtları da, iptal edilen turumuzun durumunu New York’ta beklerken yapmıştık açıkçası. “Science of Anger” şarkısını Brooklyn’de bir stüdyoda tekrar kaydettik. Ayrıca bu turdaki tüm performanslarımızı kaydettik. Böylece elimizde basabileceğimiz birkaç ürün birikmiş oldu.

Shrinebuilder fanlarının albümünüze ve canlı performanslarınıza genel tepkisi nasıldı? Ayrıca genç hayranlarınız var mı veya diğer sabit gruplarınızdan fanlarınız var mı?
Güzel bir soru. Açıkçası bilmiyorum, bunu söylemek gerçekten zor. Yine de bu noktada benim düşüncem, çoğunluk diğer gruplarımızı bilenler diye düşünüyorum. Fakat yine de kesinlikle konserlerimizde genç kanları görüyoruz. Açıkçası ben de merak ediyorum grup hakkında ne düşündüklerini. Konserlerdeki tepkiler oldukça olumlu yönde, insanlar son derece samimi yaklaşıyorlar, sanırım yaptığımız müzikle onlar da eğleniyorlar özellikle de canlı performanslarda. Bazı şarkıların doğaçlamalarını çoğu diğer gruptan farklı yapıyoruz. Bu bizim gerçekten de istediğimiz bir şey, çünkü biz uzun zamandır müzik yapan insanlarız ve bunları deneyecek kadar kendimize güvenimiz var. hatta şarkının içine etsek bile, en azından denemeye değer olduğunu düşünüyoruz. Her şey önceden planlanmış ve düşünülmüş durumda şu an, oraya çıkıp birbirimizi doğaçlayabildiğimizi görmek gerçekten çok hoş bir his. Seyircinin nereye doğru kaydığına bakıyoruz ve daha derin bir his yaratmak için onların önünde o an nasıl gelişirse öyle çalıyoruz. Baktığında zor gibi görünse de bunu yapabilmek çok güzel bizim için.

Peki ses sisteminiz nasıl? Albümdeki kadar sade biçimde mi? Yoksa bazı efektler, deklanşörler veya tonlamalar kullanıyor musunuz canlı performanslarınızda?
Hayır, herhangi bir şey kullanmıyoruz. Tone-maisterımızın kullandığı birkaç efekt var, aynılarını Neurosis’te de kullanıyor, eğer Neurosis’i izlerseniz, yaptıklarının benzerini bizde de uyguladığını göreceksiniz. Fakat çok fazla efekt kullanmıyor, sadece gitar ve bateri üstünde hafif oynamaları var. Wino ve benim birkaç efekt pedalımız var fakat hepsi eskiden kalma.

Sanırım tam olarak dahil olduğunuz bir müzik kategorisi yok. İnsanlar sizin doom metal grubu olduğunuzu düşünüyorlar sizce bunda haklılar mı?
Bilmiyorum, aslında umurumda da değil. Demek istediğim hangisi olursa olsun benim için hava hoş. Eğer bu iş onların kategorileştirmelerini kolaylaştırıyorsa, bir sorun yok. Dürüst olmak gerekirse, benim için en büyük şans Wino, Al ve Dale ile birlikte müzik yapmak. Dolayısıyla, eğer bizi doom metal olarak görüyorlarsa, görebilirler pek umurumda değil.

Peki daha önce Shrinebuilder’ın müziğini hiç duymayan birine müziğinizi nasıl tanımlardınız?
Sanırım onlara sadece müziğimizin daha çok psychedelic Black Sabbath veya buna benzer bir şey olduğunu söylerdim. Bu daha uygun. Shrinebuilder’da, Neurosis’teki gibi çok fazla uğraşmıyoruz bir şeyi tanımlatabilmek için. Shrinebuilder’da bir gitar riffimiz olur, Dale davulunu çalar, Al bas gitarını çalar ve Wino da kendi işini yapar. Yürümek istediğimiz yol tam olarak bu ve oldukça basit. Dolaylı olarak değil de direkt olmayı seçiyoruz daha çok. Fakat hala keskin şekillere sahip bir müziğimiz var ve hala işe yarıyor. Ve sanırım önümüzdeki yeni projemizde, şu an üstünde çalıştığımız bu metotları uyguladığımızda bu işe yarayıp yaramadığının gerçek testi olacak.

Neurosis’e gelirsek, yeni bir albüm ve tam bir Neurosis turuyla ne zaman karşılaşabiliriz?
Tam bir Avrupa turu… Bilmiyorum, çok çok zor. Artık tam turlar yapmıyoruz, neredeyse buraya son geldiğimizden beri hiç.

A.B.D de bile mi?
Hayır. 1997’de Voivod ile birlikte geldiğimizden beri hiç yapmıyoruz. O bizim son büyük turumuzdu. Onun ardından, sadece birkaç küçük tur yaptık, en fazla iki hafta sürdü. Avrupa’ya Yaz’ın geleceğiz ve muhtemelen birkaç festivalde ve birkaç barda çalacağız.

Josh Graham’ın grubu A Storm of Light hakkında ne düşünüyorsun, ekranlarda git gide popüler durumda şu günlerde?
Evet, onlar da gitgide büyüyorlar. Sıkı çalışıyorlar.

Peki, son olarak Shrinebuilder’ın geleceği konusunda belirtmek istediğin bir şey var mı?
Scott: Seneye Roadburn’de çalacağız bu kesin ve Avrupa çapında bir turne planlıyoruz.Diğer bir planımız ise geri dönmek adına yeniden bir kayıt ayarlamak. Gelecek yıl bu zamanlarda tahmin ediyorum yeniden ortamlarda oluyor olacağız. Önemli olup bir araya gelip neler yapabileceğimiz hakkında fikir yürütmek. Bu alemde olmayı seviyorum.

www.myspace.com/shrinebuildergroup

Çeviri : Erdem Ocak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu