Century Media Records – 2020 – İsveç
Naglfar´ı 2003 yılında keşfettiğimde “Sheol” albümü yeni çıkmıştı. Netten albüm ve video sömürme çılgınlığı vesilesiyle “I Am Vengeance” klibini de izlemiştim aynı dönemde, hem parçanın kalitesi hemde videoda ki konser ortamın atmosferi aklımı almıştı o zamandan beridir Naglfar her zaman için özel bir yere sahiptir.
2012 çıkışlı albüm “Téras”in ardından, tam sekiz senelik bir suskunluğun ardından nihayet “Cerecloth” ile İsveç´in Black Metal efsaneleri geri döndü. Grubun lideri Kristoffer Wrath Olivius´un albümün kayıt sürecinin başlangıcının müjdesini vermesi ve ardından albümün piyasaya sürülmesine kadar olan süreçte paylaşımlarıyla zihnimde oluşan ilk
izlenim ile beklentilerim oldukça yükseldi. Kristian Wåhlin ( nam-ı diyar Necrolord)´in albümle muhteşem uyumlu cover çalışması , albüm kayıtlarının Wolf´s Lair stüdyoda gitarist
Marcus Norman´in büyük emekleriyle kaydedilip Mixlenmesi ve Mastering´in Unisound stüdyoda Dan Swanö tarafindan yapılmış olması… Haftalarca avuçlarımızı ovuşturarak albümün gelmesini bekledik. Umeå´nun kurtları yıllar sonra beklenenin de üzerinde donanımla fanlarının karşısında..
Bildiğimiz Naglfar, bizi ters köşeye yatırmadan modern soundun her türlü imkanını kullanarak klasik İsveç Black Metalini Naglfar sounduyla bize sunuyor. Hızlı, oldukça melodik çift gitarlar, donmuşbir ormanın derinlerinde yankılanır gibi kulaklara saldıran keskin gitar soundu. Zaman durduğu yerden tekrardan akmaya başlamış gibi sanki, Naglfar köklerine sadık kalarak, ilk albümü “Vitra” dan bu yana getirdiği sounduyla arasındaki bağı koparmıyor. Öfkeli, donuk Fyordlar gibi soğuk agresif giriş parçası (ayni zamanda albüme adını veren parça) “Cerecloth”, albümün tamamında bizi neyin beklediğini net olarak gösteriyor. Kısa bir intro ile uyumlu ön planda ki gitarlar, Wrath´in yükselen saldırgan çığlıkları ve bu ikisi arasından saldıran, duymayı özlediğim orijinal Naglfar gitarları. İsveç Black Metal´inin özlenen çığlıkları nihayet geri döndü! Açılışın ardından dikkatimi çeken bir diğer parça “Like Poison for the Soul” da, parçanın dipsiz, karanlık, yoğun atmosferini ile uyumlu ve güçlendiren lead gitarlar öncelikli olarak dikkati çeken ayrıntı. Bu bence şüphesiz Naglfar´ı Black Metal sahnesinde kendi orijinal çizgisinin oluşmasında ki en güçlü elementlerden biri.
Bir sonraki parca “Vortex of Negativity” de bize sunulan yeni bir şey değil aslında, duymaya aşina olduğumuz orta tempo Naglfar parçalarından biri; fakat diğer bir yandan özlenilen bu soundu yeniden duymak oldukça sevindirici. Albümün 6. parçası “The Dagger in Creation” de, Naglfar´dan bekleyeceğiniz neredeyse her şey mevcut; cehennemin en derin bölgelerinden duyulan blast-beat performansı, buz gibi gitarlar ve insani kıyamete sürükleyen atmosferi. Albümünün tamamı hakkında sunu diyebilirim ki, oldukça heyecan verici ruh hali değişimleri var, hızlı tren şiddetinde akan bir parçanın ardından orta tempo bir parçayla devam ediyor albüm. Örneğin yedinci parça “A Sanguine Tide Unleashed” dan bir sonra ki “Necronaut” a geçiş gibi. Albüm hakkında okuduğum bir kaç yorumda gitar soundunun boğuk geldiği ile ilgili eleştiriler için diyeceğim şu ki alakası yok! Cillop gibi gitar sound işçiliği var bu albümde.
Naglfar sekiz yıl aradan sonra fanlara tek kelime ile harika bir albüm sundu. Kafasında “Yeni bir şeyler denemişler midir acaba?” gibi bir soru olanlara diyeceğim şu ki, sakın böyle bir beklenti içine girmeyin. Naglfar´in daha önce icra ettiği İsveç Black Metal´i neyse hala onu icra etmeye devam ediyor. Her zamanki gibi oldukça gergin, agresif ve melodik bir albüm, gayet başarılı buldum, albümü yurt dışı pazarından edinme şansı olanlar için tavsiyem, Century Media Records albümün bir çok özel sunumunu hazırlamış , Vinyl versiyonu can yakıyor, çok güzel bir sunumu var. Beni en çok etkileyen ise yeni T-shirt tasarımları.
Albüm bildiğiniz bütün tüm online platformlarda mevcut, kesinlikle pas geçilmemesi gereken bir albüm
Albümün Yazar Notu :
8,5/10
