Röportajlar

MISERY INDEX

Öncelikle merhabalar.Obscene Extreme 2010 Event’i sonrası düşünceleriniz nelerdir, etkinlik hoşunuza gitti mi?
Mükemmel zaman geçirdik, mükemmel bir festival mükemmel bir sıralamayla hazırlanmıştı. Bir çok eski dostu gördük ve yeni dostlar edinme fırsatı yakaladık, güzel yemeklerin ve Çek birasının tadını çıkardık. Festival alanının konumu harikaydı inanılmaz doğada yapacak bir çok şey bulduk.. Tekrar orada olmayı iple çekiyoruz.

Sahne ortamı nasıldı? Benim gördüğüm en etkileyici gösterilerden biriydi,  güçlü bir yağmur ve şimşekler sizce şov’a nasıl bir hava kattı?
Yağmur bizi biraz zorlasa da iş yapılmalıydı , çok sıcak geçen günün ardından yağmur günün kapanışı için güzel bir sürpriz oldu… Biz sahne de çok eğlendik sizin de bizim kadar eğlenmenize sevindim.

Yeni albümünüz ”Heirs To Thievery” artık piyasada, dinleyicilerin tepkileri nasıl? ”Traitors”la kıyaslamak gerekirse müziğinizde sizce neler değişti? Sound’daki oynamalarınız istediğiniz sonucu verdimi ya da süreç boyunca üzerinizde baskı hissettiniz mi?
Tepkiler fantastik denebilecek kadar iyiydi, tüm zamanımızı ve tüm enerjimizi kullandığımız bu albüme böyle tepki almak bizim için mükemmeldi…Ve ”Traitors” albümüyle karşılaştırmak gerkirse ”Traitors” yıllrdır grind/death metal ve punk mixleri üzerine çalışan bir grubun doğal ilk adımlarını temsil ediyordu.Yeni albüm konusunda %90 mutluyuz ama yapılan her işte sonradan gördüğünüz eksikler vardır, yine de tepkiler bizi son derece tatmin etti… Baskıya gelince: kendimizi geliştirme sürecinde kesinlikle baskı altında hissettik ve düşündüklerimizi hayata geçirme ,daha iyi şarkılar yazma yolunda bu bize oldukça faydalı oldu.

Albümde favori parçalarınız hangileri?
Benim ilk tercihim Mark’ın yoğun çalışmalarıyla ortaya çıkan ”the Carrion Call”. Tatlı sert çıkışları ve ortalara doğru alev alan bir hızı var. Ve sözler; çevre bilincine dikkat çekmeye ve doğa odaklı olmaya çalıştığım sözler benim için özel anlam taşıyor.
Diğer bir favorimse ”The Spectator” diyebilirim; bunun temel nedeni bu parça da yeni bir sound denemiş olmamız:basit bir name üzerinde parçalanan kritik yırtıcı şarkı sözleri…

Yakın zamanlarda kadronuzla ilgili bir takım güçlükler yaşadınız,Sparky’nin grubu bırakmak zorunda kalması ve grubun yeni elemanıyla ilgili detayları alabilir miyiz?Ve sizce grubun yeni haliyle işler tam olarak rayına oturdu mu?
Evet, yeni bir adamımız var; Darrin Morris. Bizim Maryland’dan eski bir dostumuz ve aynı zamanda Mark ve Adam’ın grubu Criminal Element’in eski gitaristidir. Parçalayıcı ritminin önümüzdeki albümlerde kendini göstereceğine inanıyorum.

Müziğinizin hardcore’dan çok etkilendiği görülüyor, bunun sebepleri ve favori gruplarınız hakkında konuşabilir miyiz?
Hardcore bizim ilham kaynağımız…Özellikle de hardcore-punk. Favori gruplarımızsa :Tragedy, His Hero is Gone, From Ashes Rise, Unkind, World Burns to Death, Severed Head of State, ve yeni oluşumlardan Black Breath, Trap Them ve Nails.

Grupta şarkıları kim yazıyor ve sürekli yazıyor musunuz ya da belli dönemlerde mi yazıyorsunuz? Bir de şarkının oluşma sürecini anlatır mısınız?
Hepimiz bir şekilde süreçte pay sahibiyiz fakat son zamanlarda yükün büyük kısmını Mark ve Adam taşıyor.Bir grup olmanın gereklerini yerine getirerek hep beraber parçanın oluşumunu tamamlıyoruz.Bir eleman iskeleti oluşturuyor ve Adam’a getiriyor ilerleyen süreçte tam anlamıyla beraber çalışılıyor.

Son albümü kapağınızda enteresan yağlı boya resimler var, bu eserler kim tarafından yapıldı bize bunlardan ve resimlerin ne ifade ettiklerinden bahsedebilirmisiniz?
Biz albüm kapağının şarkı sözlerimiz ve müziğimizle tam örtüşmesini istedik; bu sebeple ressam Orion Landau ile beraber çalıştık. Ortaya kesinlikle isteğimize tam karşılık veren bir sonuç çıktı. Orion mükemmel bir sanatçı.

İnsanların sizi halen Dying Fetus’la karşılaştırmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu objektif bir karşılaştırmamı?
Tam olarak değil, özellikle bu noktada; yani 10 yıllık bir zamandan sonra biz bunun yersiz bir karşılaştırma olduğunu düşünüyoruz. Bu arada arkadaş olduğumuz ve Maryland death metal tarzını global underground metal piyasasında beraber temsil etmekten gurur duyduğumuz unutulmamalıdır.

Sizce sözler şarkıda ne kadar önemli bir role sahip? Dinleyiciler sözlere ne kadar önem veriyor? Ve politik konuları ele alan şarkılar yapmakta ki amacınız nedir?
Misery Index müzik anlayışında bizce sözlerin parçada oynadığı rol devasadır , tabii ki müzikten sonra. Biz sahnede sadece delice tutkunu olduğumuz bizim için anlam ifade eden konuları, dünyayla ilgili yolunda gitmeyen şeyleri dünya diliyle haykırmak için bulunuruz. Bu amaç müziğimizi daha iyi yapmamızda bize yardım eder ve aynı zamanda verilen çabanın hazzını tattırır.

Diğer grupların şarkı sözlerini okur musunuz? Hangisi ya da hangilerini ilginç buluyorsunuz? Hayatınızın bir parçasını konu alarak yazdığınız şarkı sözleri varmı?
Sanırım etkilendiğim sadece bir kaç söz yazarı var…Bunlar:Martin Walkyier os Sabbat (UK) ve SkyclandSkyclad, Jarvis Cocker -Pulp, Todd Burdette -Tragedy/HHIG ve Barney Greenway-Napalm death.Daha bir çok kişi olabilir ama bunar en çok etkilendiklerimdir.

Yeni albümünüzün adı ve şarkı sözleriniz bize yoksul insanların gözünden kalıcı sömürgeleştirme çalışmalarına bakma fırsatı sunuyor. Neden bu konuyu ele aldınız, bu konu sizce neden bu kadar önemli? Amerika sizce yalan ve ikiyüzlülük üzerine bir sistem mi inşa ediyor?
Bence Amerikan tarihinde unutulmuş ,gözden kaçmış bir çok eksik parça var, tarih kitapları ise okul çocuklarına bir takım şeyleri inandırma amacıyla yazılmış.Tarihin utanç dolu gerçekleri; evlerinden kovulan insanlar , emperyalizm ,soykırım … bunlar hep rafa kaldırılmış , unutturulmuş.Bu konuları şarkı sözlerimde işlememin nedenleri durumun bana yanlış gelmesidir.Ben tüm Amerikan tarihinin yalan ve ikiyüzlülükten oluştuğunu düşünmüyorum sadece tarihin objektif bir biçimde ele alınmasından yanayım.
(bunun gerçekleşmesinin bence artık zamanı gelmiştir)

”The Seventh Cavalry” adlı parçanız; tamamıyla güneyde yaşanmış vahşeti ele alıyor…Bu tema neden ilginizi çekti ve sizce gerçekte orada neler yaşandı?
The Wounded Knee katliamı diye anılan bu olay Kuzey Dakota’da gerçekleşti. Amerikan Süvarileri 100 kadar kadın çocuk ve erkekleri kapsayan Lakota yerlisini katledip toplu mezarlara gömdüler… Olayda rol alan süvariler Amerikan hükümeti tarafından şeref madalyasıyla ödüllendirildi…

”Fed To The WolVes” sanırım bu parça eğitim sistemine olan bakış açınızı anlatıyor… Sizce Amerikan eğitim sisteminde yer alan yanlış telkinler ve manipülasyonlar eğitimi nasıl etkiliyor? Eğitim sistemi yaratıcılık ve duyarlılığı köreltiyor mu?
Genel olarak okul sisteminin sosyalleşme ve toplum hayatına alışma açısından gerekli olduğunu düşünüyorum. Fakat kendi eğitim hayatımda gördüklerim eğitim sisteminin gençleri dalkavukluğa, kapitalist sisteme uşak olmaya hazırlama çabası içerdiğini anlatıyordu. Yaratıcı düşünme yetisi yerine cesaret taşımayan koyunlar yetiştirme çabası, iyi eğitimin yolunun eldeki mevcut para miktarından geçmesi vesaire… Sizce kaç tane potansiyel Einstein dünyanın yoksul şehirlerinde çoktan harcanmıştır?

Duyduğuma göre Amerika’da eğitim seçkin bireyleri eğitip daha alt düzeydeki insanları ihmal etme eğiliminde…Sizce de bu doğrumu? Bu temayı nasıl ele aldınız?
Genelleme yapmak doğru olmayabilir, fakat dikkatleri üzerine çeken parlak öğrencilerin üniversite eğitimi alma ve kaynaklara daha rahat erişme şanslarının yüksek olması göz ardı edilemez. Madalyonun diğer tarafında ise yetersiz eğitim şartları ve imkansızlıklarla mücadele eden yüzlerce binlerce birey söz konusu… İşte ele aldığımız tema bu Amerikan Süper-emperyalizmini işliyor…

”The Spectator” hayallerinden vazgeçip tekdüze hayatları yaşamaya mecbur kalmış insanları ele alıyor. Sizce insanların risk almaktan bu kadar korkmalarına, rutinin bir parçası olmaya ve rüyalarından böyle vazgeçebilmelerine neden nedir?
Amerikan kültürü insanlara daha genç yaşlarda materyalizmin esiri olmayı aşılıyor. Görüntüsü çok parlak ve cazip bu yaşam tarzı insanların kapasitelerini kullanarak gerçek hayallerini yerine getirmektense bu içi boş Amerikan rüyasını yaşamayı tercih etmelerini destekliyor.Ve biz bunun tam bir trajedi olduğu düşüncesindeyiz…

Parçalarınızda ki sözleri ele aldığımızda: kapitalizm, büyük şirketlerin politikaları ve modern dünya hakkında bir çok felsefi eleştiriye rastlıyoruz… Peki gerçek hayatınızda siz neye karşı savaşıyorsunuz? Ve biz ”Kurumsal pençe”lerin (corporate claws) eline düşmemek için ne yapmalıyız?
Ben yaşamımı doğayla, diğer insanlar ve dünyamızla uyum içinde sürdürmeye çalışıyorum. Her şeyin kontrolünü elinde tutan bir güce inanıyor doktrinler ve muhalif düşüncelerin gerekli olmadığımı düşünüyorum. Her yeni gün bence bana kendi gerçeğimi bulmak için yeni bir fırsat tanıyor. Bu bağlamda ben her günü dışarıda yeni deneyimler arayan bir müzisyen olarak yaşıyorum. Günün sonu ise turne esnasında aldığım bir mola gibi…Bence herkes kültürün içinde yer almalı, aileleri ile zaman geçirmeli toplumun sorunlarını yakından görmeli ve bunlara dikkat çekmeli, kendini çevreleyen sistemin aksaklıklarını ele almalı eserler vermelidir.Biz insanların değişikliğe katkıda bulunması gerektiğini en azından dünyayı değiştiremiyorsa bile bunu yapmaya belki de evinin bahçesini güzelleştirerek az da olsa katkıda bulunabileceğini düşünüyoruz.

”Treators” Bush dönemini ele almış bir albüm. Peki Obama’nın uyguladığı politika sizce nasıl sonuçlar doğurur?
Fikirlerinin çok mükemmel olduğunu düşünüyorum, Fakat Wadhington DC.’nin bu fikirleri canlı canlı yemek gibi bir alışkanlığı var. Senaryo hep aynıdır Başkan gelir ve istediği yanıtları alabileceği bir Kongre toparlar siyaset yerine maskaralık ve dalkavukluk son hızıyla devam eder…Yine de yakın tarihimizde izlenen siyasi politikalara bakarak Obama’nın umut verici olduğunu söyleyebilirim.

Albümün son parçası ”Day Of The Day”; İspanyolca kalıplar kullanmışsınız, bu sözlerin anlamları nedir?
Sözleri bir arkadaşımızla beraber Mark yazdı ve bu şarkı kelime anlamları dışında onun için özel anlam taşıyor. Amacı bir Dünya dili olan İspanyolca’yı kullanarak sınırın diğer tarafına da hitap etmekti.

”Pulling Out The Nails” isimli bir complation yayınladınız.Bu albümü yayınlamaktaki amacınız neydi ve dinleyici tepkileri acaba nasıldı?
Yıllar boyunca ufak çaplı bir çok parça , EP ve demo yayınladık. Fakat ufak çaplı olduklarından limitli sayıda kişiye ulaşılabildi ve birçok dinleyici için bunları bulmak sorun oldu. Bu sebeple bu çalışmaları bu complation’da toplayıp bir albüm haline getirerek yeni dinleyicilere geçmiş çalışmalarımıza ulaşma şansı verebileceğimizi, eski dinleyicilerimizin de böyle bir albüme sahip olmaktan mutlu olabileceklerinin düşündük.Olumlu tepkiler topladık.

İtalyan grup Tsubo ile beraber bir çalışma yapma aşamasında olduğunuzu duydum. Bu doğrumu?
Üzerinde çalışıyoruz fakat beraber çalışma sözü verdiğimiz birkaç grup daha var.Ama yakın gelecekte Tsubo ile yapacağımız çalışmaya da sıra gelecek.

Günümüzde neredeyse her evde internet erişimi mevcut ve bunun sonucu olarak herkes her şey hakkında her şeyi söyleyebiliyor.İnternette grubunuz hakkında negatif yorumlar gördüğünüz zaman nasıl etkileniyorsunuz?
Ben hiç rahatsız olmuyorum… Herkesi tatmin etmek zaten imkansızdır.

Günümüz underground ve grindcore/deathmetal piyasasını yakından takip ediyor musunuz, sizce genel durum nasıl?
Düzenli olarak incelediğim websiteleri var, bunları gezerken eski ve yeni birçok çalışma ve grup görüyorum. Duruma gelince bence umut verici.

Kariyerinizin bu noktasında bize verebileceğiniz en içten tavsiye nedir?
Her şeye başlarken müzik, resim ya da herhangi bir şey: yaptığınız ne olursa olsun kesinlikle sizi yansıtmalı KESİNLİKLE insanların beklentileri değil sizin içinizden neyin geldiği önemlidir. Sanatınızda kendiniz olduğunuz zaman kalan her şey doğal olarak kendiliğinden gelir iyi ya da kötü…

Turne esnasında nasıl tecrübeleriniz oldu? Yüzlerce millik seyahat sırasında nasıl kafa dinlediniz?
Gittiğimiz şehirleri tam anlamıyla gezdik, yemeklerini denedik, insanlarıyla tanıştık. Kimi zaman manzaraları kimi zaman saatlerce kuşları izledik bunlar bizi çok rahatlattı… Ha birde ben seyahat ederken kitap okumayı severim….

İşiniz gereği enteresan şehirler ve yerler görme fırsatı buluyorsunuz.Bunlar arasında ki favorilerin nelerdir?
Özellikle Türkiye, Yeni Zellanda ,Finlandiya ,Kanada diyebilirim. Hepsi benim için farklı bir anlam taşır ve bence dünyanın eşsiz noktalarıdır…

Müzikle uğraşmıyor olsaydınız ne iş yapıyor olurdunuz?
Geçimimi sağlamak adına her şey olabilir…

Röportajın sonuna yaklaşırken sormak istediğim bir şey daha var hobileriniz , özel alışkanlıklarınız ya da koleksiyon yapmak gibi ilgi alanlarınız varmıdır?
Kuşları izlemek , kamp yapmak, yürüyüş yapmak ve söz yazmak işte bunlar.

Son olarak grup adına gelecek planlarınız neler?
Birkaç yıl daha turnelere devam etmeyi ve ”Magnum Opus”u tamamlamayı planlıyoruz.

Zamanınızı bize ayırdığınız için çok teşekkür ederiz , sizinle röportaj yapmak mükemmeldi ve sizi sahnede tekrar görmek için sabırsızlanıyorum….
Röportaj için teşekkürler.

Çeviri : Emre Gökdemir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu