Blog

Faine Misto Festival 2021 İzlenimleri

2021 Yılı içerisinde katıldığımız festival hakkında Murat Cihangir'in Gözlemleri ve 2022 kadrosu hakkında ip uçları... Detaylar yazıda

Nasıl Karar Verdik? Gidiyor muyuz?

Olur mu olmaz mı, yoksa Covid-19 engeline takılır mıyız, aşı olabilecek miyiz, aşı olduktan sonra iki hafta bekleme süresi diye bir şeylerden bahsediyorlar o da nereden çıktı, programı nasıl düzenleriz vs. gibi kafa karışıklıkları eşlinde hazırlıklara başladık Faine Misto’ya. Kış aylarında Covid-19’un ülkemizde doyasıya yaşandığı günlerde “böyle bir festival varmış, acaba katılsak mı” diye düşündük ama nasıl olsa ya iptal olur yada aşı olamadığımız için katılamayız diye birkaç aylığına bu planı rafa kaldırmıştık. Ta ki, Haziran ayında kısıtlamaların biraz daha gevşetilmesi, aşı temini probleminin çözülmesiyle birlikte büyük bir engel önümüzden kalkmış oldu. Cenk, bu dönemde yaşadığımız süreci, Ukrayna’nın Covid-19 için aldığı önlemleri vs. gerekli olan her şeye değinmiş. Ben lafı uzatmadan festival kısmını anlatayım.

Faine Misto Hakkında Kısa Kısa

Faine Misto, Ukraynaca anlamıyla “güzel şehir” anlamına geliyor, bizler de bu “güzel şehri” oluşturan yaklaşık 18000 kadar güzel insan olarak 28 Temmuz – 1 Ağustos arasında Seret Nehri’nin kıyısındaki Ternopil şehrindekiydik. 2013 yılından bu yana düzenlenen bir festival Faine Misto. İlk yıllar daha yerel bir festivalken, son beş yıldır uluslararası nitelik kazanmış. Bu yıl; main stage, dark stage ve light stage olmak üzere üç büyük sahne ve reggae stage, beach stage, talent stage gibi nispeten daha ufak sahneler mevcuttu. Tahmin edeceğiniz üzere; Extreminal olarak daha çok dark stage önünde zaman geçirdik.

İlk gün daha çok tanışma kaynaşma, festival alanını keşfetme şeklinde cereyan etti. Talent stage çalan bazı grupları biraz dinleme fırsatı da buldum, sanırım seneye birkaçı büyük sahnelerde kendine yer bulur. Ayrıca festival alanının yavaş yavaş nasıl oluşturulduğunu görme fırsatı da elde ettim. Gerçekten çok büyük emek harcanan ve ince detayların bile düşünüldüğü bir organizasyona katıldığımızı anladım.

Günün en sıcak saatlerinde kendilerine gösterilen alanlarda çadırlarını kuranlar soluğu havuzda aldı, bir kısmı da voleybol ve futbol sahasında, su topu havuzunda, okçuluk pistinde, ıslak tişört yarışmasında, festivalin animatörü diyebileceğimiz Pastör’ün su tabancasından fışkırttığı bedava bira kuyruğunda olanlar da bir hayli fazlaydı. İlk gün etkinlikler, müzik, eğlence ve Faine Misto’nun mutlu halkı için her şey iyi başlamıştı.

Festival Başlıyor

Ertesi günün açılışını dark stage’de Ukrayna Vinnytsia’dan Sick Solution ile yaptık. Her ne kadar metalcore ile pek aram olmasa da izlediğim performansından gerçekten kaliteli bir grup olduğunu gösteriyor Sick Solution. Ayrıca SickoxSound ismindeki parçalarına da festival görüntülerinden gayet hoş bir video klip yapmışlar, merak edenler Youtube’dan izleyebilirler.
Ardından sahne alan Belaruslu melodik death metal topluluğu Among Your Gods ise sanırım çektiğim fotoğraflara en çok ilgilenen gruptu, bütün sosyal medya hesaplarında paylaşmışlar sağ olsunlar 🙂 Yakın zamanda vokal değişikliğine giden grubun, izlediğim videolarından eski vokalinin grupla daha uyumlu söyleyebilirim.  Saat 20:00 civarında sahne alacak mistik metal (daha çok folk, atmosferik diyebiliriz sanırım) Motanka’ya kadar biraz mola verme zamanıydı. Bu mola zamanlarının çoğu hemen ana sahnenin yanındaki basın merkezinde geçti. Konum olarak olabilecek en kötü yer tercih edilmiş ne yazık ki. Benim gibi fotoğrafçılar için hiç problem değildi fakat tam grupların röportajı esnasında başlayan sound checkler her şeyi bozmaya yetti de arttı bile. O yüzden pek röportaj kaydı göremeyeceksiniz ne yazık ki ve sanırım gelen şikâyetler üzerine seneye daha uygun bir yer seçilecek.

Motanka, uzun bir intro ile sahneye çıktı. Ukrayna’daki ikinci festival deneyimimden sonra söyleyebileceğim; Ukrayna seyircisi kendi tarihlerini, folklorlarını, hayat tarzlarını anlatan ve yansıtan grupları çok seviyor. Motanka da bunlardan birisiydi. Yerel kıyafetleri, sahne şovları, seyirciyle etkileşimleriyle o gün izlediğim grupların en iyisiydi. Takip ettiğim kadarıyla yurtdışı festivallerde son dönem bir hayli görünmeye başladılar (bir diğeri ise 1914)

Ana sahnede Motanka show devam ederken her festivalde olduğu üzere izlenmek istediğim iki grubun saatlerinin çakışması problemini yeniden yaşadım. Polonyalı blackened death metal grubu Hate ile gündüz röportaj esnasında birlikteyken şimdi ilk kez sahnede izleyecektik. Bol kurukafalı sahne dekorları ve sis efektli güzel bir performans ortaya koydular ama sanırım çoğunluk Motanka’yı izlemekte olduğu için seyirci sayısı olarak biraz sönük kaldı. Umarım daha büyük festivalde tekrar rastlarız kendilerine. Günün izlediğim performans olarak gümüş madalyasını kendilerine veriyorum.

Günün son grubu yine röportaj esnasında karşılaştığımız Almanya çıkışlı Ghostkid oldu. Metalcore sevenleri bir araya toplayan grubun, bize izin verilen üç parça boyunca fotoğraflarını çektikten sonra, gün boyu koşturmaca ve sıcağın etkisiyle yorgunluğumuz had safhaya ulaşınca artık bugünlük yeter diyerek festivalin ilk gününü sonlandırmış olduk.

Benim İçin En Yoğun Gün

 

Festival programına göre ikinci, bizim alana ayak basmamızın üçüncü günü benim için en yoğun geçen gün oldu. Cenk’in röportajlar sonrası otele dönmek zorunda kalması sonrası sahneden sahneye koşturarak geçti. İzlemek istediğim en başta Me And That Man olmak üzere, Stoned JesusPornofilmy, kelt punk nasıl olur acaba diye merak ettiğim O’Hamsters hepsi aynı gündeydi. Röportajlarla başlayan günde Behemoth’un has adamı, Adam “Nergal” Darski ile karşılıklı hasbihal edildikten sonra, röportaja Stoned Jesus ile devam ettik. Röportajlar sonrası talent stage’de biraz vakit geçirdikten sonra dark stage’de yüzüne gözüne perde inmiş Lviv’li post black metal grubu Pusca’yı izledim. Farklı bir grup, fikir edinmek isteyenler iç youtube’da festivaldeki canlı kayıtlarının videosu da bulunuyor.

O’Hamsters ise seyircinin tezahüratları, sevgi gösterileri eşliğinde sahneye çıktı. Sanırım festivalin en sempatik ve en eğlenceli grubu ödülünü ayrıca kendilerine vermek gerekir. Seyirciler ile sanki dün beraberlermiş de “hasretinize dayanamadık tekrar bir görüşelim istedik” dercesine sahneden bol bol parça aralarında sohbet ettiler. Punk sever arkadaşların dinlemelerini öneririm.

O’Hamsters
’ın hemen ardından yurtdışı festivallerde çok sık boy gösteren ama ne ülkemize gelen ne de katıldığım festivallerde izleyemediğimiz stoner-doom metal grubu Kievli Stoned Jesus ile Ternopil’de karşılaştık. Vokal Igor Sydorenko’yu öğleden önce röportaj verirken fotoğraflamıştım şimdi sırada sahnede fotoğraflamaya ve izlemeye gelmişti. Sıcak ve nemli havanın etkisi, Stoned Jesus nefis müzikleri ile dinleyenler büyük kısmı artık Ternopil Hipodromu’nun çimlerinde mutlu mesut uzanmıştı. Bir insan daha ne isteyebilir ki 🙂

Dark stage’de yine öğleden önce röportajda karşılaştığımız Space of Variations başlayalı 10 dakika kadar olmuştu, yine koşturarak main stage ile dark stage arası 1 kilometrelik mesafeyi rekor sürede tamamlayıp Space of Variations’u izlemeye başladım. Röportaj esnasında halim selim çocuklar gibi duran grup, sahneye çıkınca içlerinde saklı olan canavarı ortaya çıkardılar. Metalcore fanlarının takip etmelerini tavsiye edeceğim bir grubun, yakın zamandan Napalm Records’dan yeni albümlerinin çıkacağını da bilgiler kısmına ekleyeyim.

Artık güneş batıp, hava biraz daha serinlemişken günün koşturmacasının yorgunluğu üzerimde etkilerini göstermeye başlamıştı. Kendime en azından Pornofilmy’yi izleyene kadar dinlenebilecek güzel manzaralı bir yer ararken Alman gotik-dark rock grubu Lord of The Lost’un Covid-19′dan kaynaklanan problemler yüzünden konserinin iptal olduğu haberi ulaştı. Organizasyon, Lord of The Lost’un boşluğunu Pornofilmy’ye +30 dakika daha ekleyerek doldurmuş ki gerçekten şahane bir karar olmuş 🙂

Ternopil Hipodromu’nun çimlerinde çimlerinde uzanıp, dinlenmeye çalışırken ana sahnede yine Ukraynalıların hep bir ağızdan parçalarına eşlik ettiği Karna sahnedeydi, Motanka gibi Ukrayna folklorundan beslenen grup, yine Motanka gibi ana sahneyi doldurmuştu (yerli gruplarını bu kadar destekleyen ülke dünya üzerinde nadirdir sanırım)

Dark stage’de bonus olarak 30 dakika daha fazla izleyeceğimiz Rus punk topluluğu Pornofilmy; festival öncesi incelediğim ve dinlediğim kadarıyla punk müziğin hakkını veren, Rus hükumetiyle başı birçok kez belaya girmiş, bazen ismi bazen de şarkı sözleri nedeniyle konserleri iptal edilmiş, ettirilmeye çalışılmış bir grup. Ayrıca festivalin en çok izleyici çeken grubu oldular ve sanırım organizatörler bunu öngörememiş olacaklar ki; dark stage gibi main stage’den daha ufak bir sahnede yer verdiler ama ne gam 🙂 Hep bir ağızdan şarkılar söylendi, otoritenin küfürler ile kulakları çınlatıldı, danslar edildi. Benim için günün en eğlenceli saatleriydi. Günün altın madalyasını ortan ikiye bölerek Me And That Man ile birlikte kendilerine veriyorum.

Veee hasretle beklediğim, keşke bu topraklara da yolu düşse dediğim, rock star olma yolunda koşar adım ilerleyen Nergal’in folk-counrty-blues karışımı projesi Me And That Man vardı sırada. Corpse paint, çivili bileklik, deri ağırlıklı kostümler içinde görmeye alıştığımız Nergal’i kovboy çizmesi, şarkası ve kot pantolon ile görmek biraz ilginç oldu 🙂 Sahnedeki ekranlardan bol bol yanan kilise animasyonu paylaşmaları ve bunun harici gün içindeki pagan ayini de Ukraynalı Ortodoksları bir hayli kızdırmış, bu konuya yazının sonunda ayrıca değineceğim. 1 saatlik bana göre oldukça kısa bir müzik ziyafetinden sonra Me and That Man ile bol bol alkış, ıslık ve sevgi gösterileri eşliğinde vedalaştık.

Üçüncü Gün Sakin Başlamıştı, Peki Ya Sonra?

Festivalin üçüncü günü ikinci gününe nazaran benim için gayet rahat geçti. İzlemek istediğim tüm gruplar dark stage’de sahne aldıkları için main stage-dark stage arası koşuşturmaca olmayacaktı. Biraz erken gidip, yeni keşfettiğimiz teras barda biralarımızı yudumlayıp ilk izleyeceğimiz Kiev’den brutal death grubu Fleshgore’u beklemeye başladık.

Saat 18:00 de sahne alan Fleshgore yine Hate gibi nispeten az sayıda seyirciye hitap etti ki; bu bende sanırım bu topraklarda death metal fanı az fikrini uyandırdı. Fleshgore’un ardından öğleden önce röportaj esnasında birlikte olduğumuz Infected Rain’in sahne almasına kadar olan 1.5 saatlik boşluğu yemek yiyerek (ilginç bir şekilde hemen her şeyin içerisinde dereotu vardı), bira içip, fotoğraf çekerek değerlendirdik 🙂

Grubun vokali olmanın yanında ayrıca modellik de yapan Elena Cataraga nam-ı değer Lena Scissorhands sürükleyip götürdüğü Moldovalı grup bana Brutal Assault’ta da izlediğim Jinjer’i anımsattı. Sahnede duruşu, vokali, tarzı ile Jinjer’in vokalisti Tatiana Shmailyuk’u tekrar izliyorum sandım, modelliğin de etkisi sanırım oldukça fotojenik birisi Lena 🙂 Yaklaşık 50 dakika sahnede kalan grup kusursuz bir performans gösterdi diyebilirim.

Ve günün en çok beklediğim grubuna geldi sıra Batushka! 2015 yılında efsane bir albüm yayınlayıp, 2018 yılında kavga dövüş ile karpuz misali ikiye bölünen Batushka’lardan vokal Bartłomiej’in Batushka’sını 2019 yılında Brutal Assault’ta izlemiştim (bkz. Brutal Assault 2019) Pek sık konser vermeyen gitarist Krzysztof’un Batushka’sını ise izlemek Ukrayna’da nasip oldu.

Gecenin son grubu olmanın verdiği rahatlık ile uzun süren hazırlığı ve bol sisli bir introdan sonra yaklaşık 30 dakika gecikme ile sahne alan Batushka ayine başlamıştı ki üçüncü parçadan itibaren fırtına eşliğinde bardaktan boşanırcasına yağmurun yağması bir oldu. Meteorolojinin konser bitiminden çok sonraları gösterdiği yağış gün içi güncellemesiyle tepemize indi. Her ne kadar direnmeye çalışsam da fotoğraf makinem ve lenslerimin geleceğini düşünmek zorundaydım 🙂 Sığınacak bir yer bulup yağmurun dinmesini bekledik, başlangıçta gösteriyi o kadar uzatmanın ne gereği vardı diye de gruba sitemlerimizi ilettik.

Ulaşımda biraz zorlanmadık değil!

 

Burada büyük bir eksiklik olarak gördüğüm konuya da değineyim. Festivalin önemli bir eksikliği ulaşım konusundaydı maalesef. Bunu acısını özellikle geceleri dönüşlerde fazlaca yaşadık. Festivalin resmi ulaşım sponsoru Opti (Uber’in farklı bir versiyonu) yaklaşık 20 bin kişi için yetersiz kaldı. Toplu taşıma da çok sınırlı olduğu için dönüşler oldukça problemliydi. Üçüncü günü de yaklaşık 1 saat boyunca Opti’den araç bulmaya çalışarak, yağmur sonrası umarım hasta olmayız diye temennileriyle bitirdik.

Festivalin Son Günü: Bu sefer hazırlıklıydım!

 

Festivalin son günü yine gece sağanak yağmur uyarısı yapılmıştı ama bu sefer yağmurluk, postal, lensler ve fotoğraf makinem için her ne kadar su geçirmez çantada da taşıyor olsam de plastik market poşetlerim, yedek kıyafet ile tam teşekkülü olarak hazırdım.

Son gün yine izlemek istediğim grupların hepsi dark stage’deydi. Ülkeye dönüş öncesi alışveriş kısmını biraz uzatıp, taksici abi ile de dil problemi yaşayınca izlemek istediğim senfonik metal grubu Ignea’nın son parçasına yetişeblidim. Sadece tek parçasını izlemiş olsam da beyazlar içindeki vokal Helle Bogdanova çok iyiydi. Türü sevenler için şiddetle tavsiye edebileceğim grup.

Ignea’nın hemen ardından sıra, son yıllarda adını sık sık duyduğumuz 1. Dünya Savaşı temasını işleyen blackened death grubu 1914′e gelmişti. Hate ve Fleshgore’daki gibi yine az bir kitleye çalacaklarını düşünürken grubun sahne almasına yakın alan iyice dolmuştu.

Grup sahneye 1. Dünya Savaşı’nda piyadelerinin giydiği üniformalar ile çıktı ve Birinci Dünya Savaşı’nda bizleri cepheden cepheye sürüklemeye başladı. Burada bir parantez de vokal Dmytro Kumar’a açmak gerek. Dipçiğine mikrofon takılmış tüfeği, çamur içindeki yüzü ve üniforması ile o nasıl  bir delirmeye adım adım giden bir askerin ruh halini yansıtmaktır, o nasıl bir vokal yeteneğidir, izleyiciyi bir komutan edasıyla yönlendirmektir. Adeta sahnede vokal yapmıyor, Doğu Cephesinde siperdeki bir askerin ruh halini yaşıyor. Umarım tekrar canlı izleyebilirim dediğim gruplardan birisi oldu 1914.

Bir gözüm gökyüzüne bakıp acaba ne zamana gelir bu yağmur diye tahmin yürütmeye çalışırken, sahne sırası Ukrayna Ortodokslarının yoğun eleştirilerine (biraz da küfrüne) maruz kalan Avusturyalı black metal grubu Belphegor’a gelmişti.
Yukarıda da değindiğim gibi dindar tayfa “dini ve milli değerlerimize, Ukrayna aile yapısına” saldırı diyerek sosyal medyada hakarete varan şeyler yazmışlar gruplara, katılanlara, organizatörlere. Eski bir pagan geleneği olan kötü ruhları defetmek için yapılan kukla yakma ritüelini bile “kutsal haçı” yakıyorlar diye yansıtmaya çalışmaları komik olmuş. Kısacası yobaz her yerde yobaz sevgili okuyucular.

Belphegor ve Doğa Ananın Uyumu

 

Biz Belphegor’a geri dönelim. Festivalin son gününün son grubu olarak Belphegor’un bizlere izin verilen süre boyunca fotoğraflarını çekip sahne önünden ayrılmam ile yine işte geliyor demem bir oldu. “Demek yedek kıyafetin var, fotoğraf makinen ile lenslerini korumak için de poşet getirdin ha, o zaman al bakalım” diyen doğa ana, uzun yıllardır görmediğim fırtına eşlinde bardaktan değil sürahiden boşalırcasına bir yağmur ile bizlere ertesi gün de merhaba dedi. Uçuşan çadırlar, devrilen reklam panoları, yağmurdan kaçarken kayıp yerlere düşenler ile bir tarafa kaos hakimken, diğer tarafta zor şartlarda müziğini icra etmeye çalışan Belphegor ile yağmura inat anın tadını çıkarmaya çalışanlar ile henüz bitmedi devam ediyoruz havası vardı. Ben ne yazık ki kaos tarafına dahil olmak zorunda kaldım 🙂

Yine dönüş yolunda Opti’nin yetersizliği sonucu en sonunda beklemeye daha fazla tahammül edemeyip otele kadarki 10 kilometrelik yolu fırtınadan kırılmış ağaç dalları arasından ve zifiri karanlık otobanı geçerek yürümek zorunda kaldım. Umarım 2022 yılı için toplu taşıma imkanları daha da arttırılır da ulaşım problemleri yaşamaz katılımcılar.
Bizde çok güzel anılar bırakan bu festivalin ardından, ertesi gün Lviv’e doğru yola çıkmadan önce otel odasının balkonundan Seret Nehrine son bir bakış atıp umarım seneye tekrar burada olabiliriz temennileri içinde Ternopil’e veda ettik.

Son olarak festivali puanlamak gerekirse;
Ulaşım: 5/10
Kamp Alanı/Ortamı: 8/10
Festival Alanı/Ortamı: 9/10
Sahne Alan Gruplar: 8/10
Yeme-İçme: 6/10
Fiyatlar: 8/10

2022 Kadrosu Şekillenmeye Başladı

2022 yılı için şimdilik kesinleşen gruplar arasında; Black Dahlia Murder, Alestorm, Perturbator, Rotting Christ  gibi gruplar bulunuyor. Katılmayı düşünenler için Cenk’in yazısıyla birlikte umarım faydalı ve eğlenceli bir yazı olmuştur. Kendinize iyi bakın, kalın sağlıcakla… Gelişmeleri sitemizden paylaşıyor olacağız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu