Röportajlar

BURIAL INVOCATION

Geçtiğimiz temmuz ayında yayınladığınız Abiogenesis’i ben bir hayli beğenmiş bulunmaktayım, gerçekten çok zengin bir çalışma. Bu albüm üzerine siz nasıl eleştiriler aldınız? Bir özeleştiri yapabilir misiniz?
Albüme gelen tepkilerin çoğu olumlu, eleştirildiği noktalar da EP tarzından uzaklaşılmış olması (ki bu özellikle amaçlanan bir şeydi) ve parçaların uzun olması. Bunların ikisi de bana sorun olarak görünmüyor ama özeleştiri yapacak olursam, kayıt müziği biraz daha iyi yansıtabilirdi. Sonraki albümde üzerine gidilen ilk eksik sanırım bu olacak.

Biraz Abiogenesis üzerine konuşmak istiyorum. Dikkatimi en çok çeken şeylerden biri şarkı sözlerinin zenginliği oldu. Özellikle kelime kullanımı açısından bayağı hayran kaldığımı belirtmeliyim. Bu konulara özel bir ilgin mi var?
Yeni kelimeler öğrenmeyi ve okuduğum şeyleri orjinal dilinde okumayı seviyorum. Sözleri yazarken aklımda her şarkıyla ilgili bir konu vardı (Revival dışında, çünkü o müzik yazılmadan önce bir anda geldi) ve gereken yerlerde biraz araştırma yapıp fikir toplayarak çalıştım.

Bildiğim üzere albümün neredeyse her şeyini tek başına yazmışsın, özellikle böyle bir albüm için bu gerçekten inanılmaz bir şey. Bu albümü yazarken en çok hangi gruplardan etkilendin? Nelerden ilham aldın?
Cathedral’den Brutality’e çok fazla gruptan etkilendim, aklıma ilk gelen iki tanesini yazıyorum. Ölümün ve yaşamın gizeminden, doğadan, değişik algı durumlarından ilham aldım ve parçalarda bu konuları işledim.

İlk EP’niz Rituals of the Grotesque’den ziyade daha farklı ve zengin bir sound dikkatimi çekti Abiogenesis’te. Özellikle de albümü kaplayan mistik melodiler. Bu konuda ne düşünüyorsun? Sound bu yöne nasıl evrildi?
Dediğin gibi, EP’yi kaydettikten sonra yeni ürünlerde müziği zenginleştirmek istiyordum, ama henüz nasıl yapacağımı bilmiyordum, bu yüzden bir süreç gerekti ve deneme yanılma yöntemiyle yeni şarkılar oluşmaya başladı.
EP’nin kaydedildiği dönem sonrasında dünya çapında bir patlama yaşandı ve bu tarza yönelik çok sayıda label, festival ve grup ortaya çıktı, hatta bu bir “trend” haline geldi diyebiliriz. Bence tarzın ilgi görme potansiyelini hissedip kurulan ve birbirine çok biraz fazla benzeyen, belli kalıplara çok fazla saplanıp kalmış grupların çokluğu da beni başka arayışlara ve müziği zenginleştirmeye itti sanırım.

Albümün kapağı için, efsane death metal ressamı, ülkemiz metali için de daha önce Decimation’ın son albümünün de kapağını yapan Dan Seagrave ile çalışmışsınız. Nasıl bir tecrübeydi?
Kapağın nasıl olması gerektiği ile ilgili aklımızda belli bir fikir yoktu, bu yüzden en iyisiyle çalışalım ve her şeyi ona bırakalım dedik. Dan Seagrave’e albümde işlenen konulardan bahseden bir email yazdım, çok hoşuna gitti ve görsel hiç bir fikir vermemize gerek kalmadan kapağı yaptı. Müziği de ancak kapağı bitirdikten sonra dinledi, aslında müziği pek umursayacağını sanmıyordum çünkü death metal dinleyicisi olmadığını duymuştum, ama çok beğendiğini söyledi, “epic work” gibi yorumlar yaptı. Dinleyerek büyüdüğüm “Effigy of the Forgotten” gibi efsane albümlere efsane kapaklar yapmış bir sanatçıyla çalışmak ve böyle yorumlar duymak oldukça güzel bir tecrübeydi. Eminim Decimation için de aynı şekilde olmuştur. Bu arada, ona albümde işlenen konularla ilgili yazdığım emaili kendi resmi sitesinde bizim albüm kapağının “info” kısmına koymuş, çalışmaları zoom yaparak da inceleyebiliyorsunuz, isteyenwww.danseagrave.com‘a girerek “The Art” kısmında bulabilir.

Ülkemizde yeraltı metal piyasası başarıyla ilerliyor. En çok dikkatini çeken gruplar neler oldu? Genç gruplardan takip ettiğin ve önerdiğin neler var?
Evet gerçekten de öyle, en çok dikkatimi çeken gruplar henüz bir ürün çıkartmamış ama çıkarttıkları zaman ses getireceğinden emin olduğum genç gruplar. Ben onları sürekli takip edebiliyorum çünkü aynı stüdyoda çalışıyoruz ve hepsi de arkadaşlarım, Archaic Vanity ve Serpent of Old bunlardan sadece ikisi, daha fazlası da geliyor.

Türkiye’deki metal piyasasının son yıllarda sadece extreme metal, onun içinde de özellikle death metal tabanında tekelleşmesini neye bağlıyorsun?
Çünkü eski gruplar yenilerini etkiliyor ve bu böyle devam ediyor. Mesela Ankara’da Cenotaph, Suicide, Corroded olmasaydı Ankara bugünkü gibi bir “death metal şehri” olmazdı sanıyorum. Ama tekelleşme demek bence yanlış olur çünkü başka tarzlarda çalan bir sürü iyi grup oldu ve var.

Yurtdışı camiasında bayağı bir takipçiniz var, gerçekten seveniniz çok fazla. Avrupa turneniz biteli bir süre oldu, konserleriniz nasıl geçti? Canlıdaki yeni kadro tamamen oturabildi mi?
Konserler ve tur harika geçti ve unutulmaz bir tecrübeydi. Yeni kadro derken, sadece basçımız yoktu ve Ozan gruba dahil oldu. Grup elemanlığı sadece iyi çalmak demek değil bunu grubu olan herkes bilir, Ozan’ın her anlamda iyi bir grup elemanı olduğunu söyleyebilirim. Şu anki kadrodan memnunuz ve birlikte çalmaktan son derece keyif alıyoruz.

Yurtdışı turnenizdeki konserlerde özellikle hangi gruplarla beraber çalmaktan keyif aldınız? Performansınıza nasıl eleştiriler geldi?
Porto Deathfest’te Neocaesar ve Fleshcrawl ile birlikte çalmak harikaydı. Neocaesar oldukça az bilinen bir grup, ama klasik Sinister kadrosundaki elemanlardan oluşuyor. Diabolical Summoning, Hate albümlerini yapan adamlar yani, ve bu grupta da o tarz çalmaya devam ediyorlar.

Gelen eleştiriler gayet olumluydu, hatırladığım bir tanesi, Berlin’deki konserimizi organize eden arkadaş, “bu müziği nasıl çalacağınız hakkında kendinize ait bir fikriniz var,” gibi bir şey söyledi, duyduklarımdan aklımda en çok bu kaldı.
Sanırım turne için vize alımı ile ilgili bir probleminiz olmuş, bundan bahsetmek ister misin?
Evet, ilk başvurularda hepimizin vize talebi geri çevirildi, sebep olarak da seyahat amacımızın inandırıcı olmadığı öne sürüldü. Aslında aksine, başvuruda her şeyi olduğu gibi doğru aktardık ama tabi ki konsoloslukta çalışan insanların yeraltı metal piyasasıyla ilgili en ufak bir fikri olmasını bekleyemeyiz, bir grubun maddi kazanç elde etmemesine rağmen neden böyle bir tur yapmak isteyeceğini kavrayabilmeleri de muhtemelen asla mümkün olmayacak, ama şunun da hakkını vermeliyim, şansımız iyi gittiği için konsolosun kendisine hitaben yazdığım bir emaili ulaştırabildim, böylece Ozan ve benim ikinci başvurularımız olumlu sonuçlandı. Can İstanbul’da olduğu için onun sürecine ne yazık ki etki edemedik, çalışma vizesi alması gerektiğini söyleyerek tekrar reddettiler, bu arada tekrar başvuru ücreti almayı da ihmal etmediler tabi. Can önceki vizesini kullanarak turun ilk dört konserine katılabildi ve sonrasında geri dönmek zorunda kaldı, tura tek gitar olmadan devam ettik.

Bu konuda sürpriz de yapmak isteyebilirsiniz ama ben yine de sorayım, Bundan sonraki planlarınız nedir? Yeni bir turne veya yazılacak yeni şarkılar?
Bu yaz Cenotaph ve Molested Divinity turlarıyla meşgul olacağım, dönüşte de Burial Invocation’a odaklanacağım, yeni müzik ve yeni konserler üzerinde çalışmaya devam edeceğiz.

Dinlemekten en çok zevk aldığın fiziksel müzik formatı hangisi, plak mı CD mi kaset mi? Dijital müzik formatı ile ilgili ne düşünüyorsun?
Satın aldığım müzik formatı çok büyük oranda CD oluyor, dijital müzik hiç satın almadım ama bunun tek sebebi eskiden beri CD’ye alışmış olmam.

Sorularımızı cevapladığın için çok teşekkür ederim. Ropörtajı kapatmadan evvel Extreminal takipçilerine söylemek istediğin bir şeyler var mı?
Konserlere gelin, yeni grupları takip edin, hep beraber bu kültürü yaşatmaya devam edelim, zaten söylememe bile gerek yok çünkü tam da böyle yapacağınızı biliyorum. Görüşmek üzere!!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu