Kritikler

BURIAL INVOCATION ”Abiogenesis”

Dark Descent Records -2018 – Türkiye

Ülkemizin metal tarihi açısından düşünüldüğünde, en merakla beklenen, hakkında
en çok beklentiler beslenen albüm bu olsa gerek. 2008 yılından beri varolan, başta
Ankara/Kadıköy şeklinde hibrit bir grup olup daha sonra salt Ankaralı olarak anılan
Burial Invocation’ın Abiogenesis albümünden bahsediyorum tabii ki. “Rüya takımı”
olarak anılabilecek bir kadroyla kurulan ve bu kadroyla 2010 yılında “Rituals of the
Grotesque” isimli 18 dakikalık şahane oğlu şahane bir EP’yi, ayrıca -bu kadrodan
Mustafa Gürcalioğlu ve Malik Çamlıca olmadan- bir Japon death/doom metal
grubu olan Anatomia ile 2011 yılında “Decomposing Serenades” adlı kaliteli bir
split çıkardıktan sonra uzun bir süre konserlerle devam eden grubun tabiricaizse ilk
“uzunçalar albümü” merakla bekleniyordu.

Benim de, özellikle 2017 yılının sonuna doğru Krypts ile beraber izledikten sonra,
yeni albümle ilgili aldığım her haber içimi kıpır kıpır ediyor, beni
heyecanlandırıyordu. Öyle ki, albümün 4. Parçası “Phantasmagoric
Transcendence” kayıt şirketi Dark Descent Records tarafından yayınlandığında
“tövbebismillah” nidalarıyla evde dolaşıyor, 6 Temmuz 2018 tarihi için gün
sayıyordum. Sonunda o gün geldi, allem edip kallem edip bir şekilde yeni albümü
dinleme fırsatına eriştim. Hatta öncesinde “Rituals of the Grotesque”’i tekrardan
dinleyip, sonra “Abiogenesis”in kazdığı o derin mezara daldım ve ciddi bir şekilde
söyleyebilirim ki, 41 dakika boyunca o mistik hava başınızdan bir an bile eksik
olmuyor, çürüyorsunuz, kurtçuklar “merhaba” diyerek yanınızda dolaşıyor,
nefesiniz kesiliyor.

Albüm müzikal anlamda incelendiğinde gerçekten takdire şayan bir iş olduğunu
her anlamda gösteriyor. 2010 EP’sindeki bodoslama kazımasyon, arada düşük
tempoyla sizi yavaş yavaş mezara gömen death metal havası hala devam ediyor.
Yer yer thrash metal, hatta punk etkileşimli rifler ve ritimler, özellikle temponun
düştüğü kısımlarda daha derin hissedilen ama albümün genelini kaplayan o mistik
havayı veren melodiler dinleyiciyi içine çekmeye fazlasıyla yetiyor. Liriksel açıdan
bakıldığında yaşamın başlangıcı konusundaki hipotezlerden biri olan ve albüme
adını veren “abiyogenez”, ölüm, yukarıda da bahsettiğim gibi mezarda çürüme,
okültizm, insanlık karşıtlığı gibi temalara yer verilmiş. Özellikle kelime kullanımı
bakımından çok zengin şarkı sözleri mevcut. Son şarkı ve yaklaşık iki buçuk dakika
süren “Tenebrous Horizons”tan bahsetmeden geçemeyeceğim. Bu kadar etkili bir
albüme ancak bu kadar etkileyici bir kapanış gerekirdi. Akustik gitar ve çello
kullanılan, karanlık melodilerle bezeli bir albüm kapanışı. Yaylı kullanımı bana
özellikle Venenum’u anımsattı, hatırlarsınız ki Trance of Death albümünün intro
parçasında da böyle bir güzellik vardı.

Prodüksiyon bakımından zaten Dark Descent Records, günümüzdeki birçok “bu
kafadaki” death metal grubuyla çalışan, temiz işleri olan bir şirket, olması gerektiği
gibi çürütücü havayı başarıyla vermiş. Sadece Mustafa Yıldız’ın vokalleri biraz fazla
gömülü, kimi zaman anlaşılması güç olabiliyor. Albüm kapağını yapan isim ise, ilk
duyduğumda beni zıplatmaya yetti. Birçok efsane death metal albüm kapağının
mimarı olan Dan Seagrave imzalı idi zira.

Albüm, “Decomposing Serenades” splitindeki kadronun aynısıyla kaydedilmiş.
Mikrofon başında Mustafa Yıldız, çok derin ve güçlü vokaliyle dinleyiciyi yavaş
yavaş gömerken, ona bu konuda Cihan Akün, daha orta frekansta diyebileceğimiz
başarılı bir vokalle yer yer destek olmuş. Davul başında Engulfed, Diabolizer ve
daha bilumum gruptan aşina olduğumuz “Aberrant” Engin her zamanki gibi şahane
performansı ile dinleyicinin kemiklerine kemiklerine vuruyor. Son parçada çelloyu
konuk olarak Pınar Özşenol çalmış. Ama özellikle burada bahsedilmesi gereken bir
beyin var ki, kendisi albümün gitar ve baslarının tamamını çalan, bütün söz-müziği
yazan ve belirttiğim gibi ekstradan vokaller de yapmış olan Cihan Akün.
Gerçekten her şey Cihan’ın ürünü. Sadece 3. parça olan “Visions of the Hereafter”ı
Engin ile birlikte aranje etmişler, ve eski basçıları Doğu’nun 4. parçada bir riffi
olmuş. Bu kadar zengin ve gerçekten dünya çapında yılın death metal
albümlerinden biri olmaya aday bir çalışmanın tek bir kişi tarafından yazılmış
olması aşırı şaşırtıyor. Cihan Akün de, Türk/Danimarkalı hibrit death metal grubu
Hyperdontia gibi yabancı sanatçılarla bir arada kurulmuş bir grup kursa muhteşem
olabilir.

Halihazırda şu an Avrupa turuna başlamış olan ve canlı kadrosunda Cihan
–vokallerin hepsini üstleniyor- ve Engin’e ek, gitarda Diabolizer’dan tanıdığımız
Can Yakay Darbaz’ı ve basta Raven Woods, The Sarcophagus gibi gruplardan
tanıdığımız Ozan Yıldırım’ı barındıran grubun bu albümü kesinlikle arşivlik,
evladiyelik bir eser. Fırsatınız olursa konserlerini kaçırmayın ve bir şekilde bu
albümü dinleyin, “kesinlikle pişman olmayacaksınız” demeyi geçtim, belirttiğim
gibi bu albüm yılın en iyi death metal albümlerinden biri olmaya aday.

9,50/10


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu