Blog

Rock Hard 2019 Festival Kritiği

Almanya – 2019 –
Geçtiğimiz ay Extreminal.com olarak katıldığımız Rock Hard Festivali, adını Almanya’nın yayınlanmış ve hala yayınlanmakta olan en eski Metal-Rock dergisi „Rock Hard Magazine“ den alıyor. Yayın hayatına 1983 yılında fotokopi Fanzin olarak başlayan Rock Hard Magazine, günümüzde dünyanın çeşitli ülkelerinde bağımsız işletmeler aracılığıyla aylık formatta yayınlanmaya devam ediyor. Yunanistan, Brezilya, İtalya, Fransa, İspanya gibi ülkelerde de derginin farklı ülke lisanlarında yayınlanmış baskılarını görmeniz mümkün. Dünya çapında tanınan kült magazin, aynı zamanda Roadrunner, Steamhammer ve Noise Records gibi plak şirketleriyle birlikte çalışıyor. Bu anlamda kendileri 1990 senesi itibariyle festival organizasyonu işlerine de bir el atıyorlar, önceden her yıl Almanya’nın çeşitli şehirlerinde düzenlenen festival 2003 yılı itibariyle Gelsenkirchen kentindeki amfi tiyatroya konumlanıyor ve her sene aynı alanda geleneksel olarak düzenlenmeye devam ediyor.
Türkiye’den Rock Hard Festivali’ne katılmak isteyenlerin Gelsenkirchen’e ulaşmak için öncelikle Düsseldorf Havaalanına uçması, ardından bir saatten az süren bir tren yolculuğu yapması gerekiyor.Tren bileti ücreti sanırım sekiz euro civarında. Bu anlamda alana herhangi bir ulaşım problemi bulunmuyor.
2019 yılı itibariyle festival kadrosu Anthrax, Cannibal Corpse, Carnivore A.D., Chapel of Disease, Fifth Angel, Gamma Ray, Heir Apparent, The Idiots, Lizzy Borden, Long Distance Calling, Magnum, The Obsessed, Possessed, Skid Row, The Spirit, Symphony X, Tygers of Pan Tang, TylerLeads, The Vintage Caravan, Visigoth ve Watain’dan oluşuyordu. Her birinden ayrı ayrı keyif aldığım performanslar arasında beni en çok etkileyen, kişisel müzik zevkim doğrultusunda, kesinlikle Cannibal Corpse oldu. Konsere „Code of Slashers“ ile başlayıp „Hammer Smashed Face“ile bitirdiler. Hem seyircinin hem de grubun enerjisi son derece yüksekti. Possessed ve Anthrax ise seyirci katılımının en fazla olduğu performanslardı. Çok sıkı dinleyicileri olmamama rağmen nostaljik hisler yaşattı, bir çok katılımcının da benimle aynı durumda olduğunu tahmin ediyorum zira yaş ortalaması bu konserler bakımından oldukça yüksekti.Amerika’da silahlı bir soygun esnasında vurularak belinden aşağısı felç olan ve ardından bunalıma girerek beş yıl boyunca alkol ve uyuşturucu kullanan Possessed vokalisti Jeff Becerra, 2007 itibariyle kendini ve grubunu yeniden toparlayarak hayatının en doğru işini yaptığını kanıtlıyor sahnede, nitekim engeli olmadığı halde bu showu gerçekleştirebilecek metal solisti sayısı camiada oldukça azdır. Eski bir dinleyicileriolarak Symphony X’i de nihayet canlı canlı izleyebildim, ancak konuştuğum insanlar nedense pek beğenmediklerini ve sahnelerini sıkıcı bulduklarını söylediler. Önceden başka bir konserlerini izlemediğimden böyle bir karşılaştırmayı ne yazık ki yapamıyorum 🙂 Ancak kötü olduklarını söylemek benim açımdan kesinlikle mümkün değildi, hem çalım hem sahne etkinliği hem de seyirciyle olan iletişimleri açısından gayet güzel bir performans sergilediler. Ayrıca Watain, Fifth Angel, Magnum, Skid Row ve Heir Apparent konserlerini de izleme şansımız oldu. Adı geçen grupların videolarını ve daha fazlasını youtube kanalımızda bulabilirsiniz.
Line-up ilk bakışta birkaç grup haricinde pek ilgimi çekmediği halde son derece keyifli bulduğum, özellikle mekan olarak seçilen bölgenin güzelliğinden büyülendiğim bir deneyim oldu. Zira alan esasen bir doğa parkı imiş ve konserlerin gerçekleştiği amfi tiyatro burada bulunan kanalın hemen yanında yer alıyor. Sahneye baktığınızda ardındaki nehiri ve köprüleri görebiliyorsunuz.Takdir edersiniz ki bu kombinasyon bize oldukça güzel resimler veriyor, Anthrax, Watain, Cannibal Corpse, Possessed gibi metal devleri de işin içine girdiğinde etkilenmemek tabii ki mümkün değil. Basamaklarla çevrili bir amfi tiyatro olduğundan alanın neresinde olursanız olun sahneyi rahatça görebiliyorsunuz. Bunun haricinde çadır alanı da yarı ağaçlık ve cim bir zemine sahip olduğundan Wacken çamurlarında edindiğimiz kötü tecrübeleri yaşamıyoruz, öyle ki çadırda konaklamayı hiç sevmeyen bir insan olarak nehir kenarında, ağaçlar altında iki gece uyuyabilmeyi başarıyorum… Bazı katılımcıların sabaha kadar kapatmadıkları müzik sistemini saymazsak! 🙂 Kulak tıkacı getirmemiş olsaydık büyük ihtimalle hiç uyuyamayacaktık. Yine de kamp alanında şikayet edebileceğim herhangi bir durum yaşamadık. Örneğin tek kişilik duşlar son derece temiz ve rahattı. Bazı festivallerde yalnızca erkek ve kadın bakımından ayrılmış olan, herkesin yanyana duş yaptığı bölümler burada ayrı ayrı tek kişilik kabinler şeklindeydi. Bu tip etkinliklerin kanayan yarası olan mide bulandırıcı kabin tuvaletler de bir festivale göre oldukça tahammül edilebilir seviyedeydi ve günde birkaç kez tamamen temizleniyordu.
Günlük hayatta birbirlerine sıradan bir Türk insanına göre çok daha mesafeli davranan Almanlar, festival mevzu bahis olduğunda dünyanın en sıcak insanlarına dönüşüyorlar. Öyle ki yan çadırımızda parti yapan insanlardan ilk gün onlara katılamadığımız için biraz azar yiyoruz. Bunda tabii ki karnavallarıyla ünlü Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde bulunmamızın da bir etkisi olabilir. Yıllardır kuzey Almanya’da yaşayan biri olarak insan prototipini -özellikle eğlence sektörü bakımından- bu eyalette biraz daha farklı ve pozitif buldum. Katılımcı profili büyük oranda Glam/Hair metal çizgisindeydi. Dolayısıyla çevreye şöyle bir bakınca bazen zaman makinesiyle 80lere geri dönmüş gibi hissettim, spreyle kabartılmış saçlar, vatkalı ceketler, bandanalar, birbiriyle uyumsuz parlak renkli veya leopar desenli kıyafetler, spor ayakkabılar vs vs…İlginç olan, bu şekildegiyinen insanların çoğunun 80leri hiç yaşamamış, muhtemelen ’90lar sonu ya da 2000li yıllarda doğmuş yeni jenerasyon olmasıydı. Bu tarzın geri dönmesi de insana garip bir şekilde mutluluk veriyor.
Bira aldığınızda size verdikleri depozitolu bardakların içine doldurmak kaydıyla konser alanına içecek sokabiliyorsunuz. Çadır alanı dahil hiçbir bölgeye cam ile girilemiyor. Cam bardak ve şişeleryasak olunca çantalarınız her girişte didik didik aranıyor. Dolayısıyla ortalıkta insanları elinde birden fazla dolu bardakla gezerken görebilirsiniz. Kamp alanının ve amfi tiyatronun girişine bakan bölgede yiyecek ve merchandise standları, enstrüman markalarının çadırları, 24 saat müzik yayını yapılan parti çadırı, cep telefonu ve bilgisayarlar için şarj etme çadırı, bir Hamburg radyosuna ait içinde slot oynanan ve karşılığında hediyeler kazanabileceğiniz çadır gibi çeşitli etkinlik bölgeleri var. Marshall markasının çadırında ürünleri deneme imkanı mevcut olduğundan insanlar mini sahneye sırayla girip gitar çalıyordu. İyi çalabiliyorsanız daha fazla seyirci toplayarak kendi kitlenizi yaratabiliyorsunuz. Yemek standları da aynı alanda bulunduğundan elinde yiyecekleriyle oradan geçmekte olan insanların ilgisini çeken bir olaydı.
Ancak herkes gibi benim de en çok yakındığım şey yiyecek fiyatlarının Almanya’daki festival ortalamasının oldukça üzerinde seyretmesiydi. Dışarda bir yerde yemek yemek istediğinizde trafiğe kapatılmış olan yoldan geçerek bir saat yürümeyi göze almanız gerekiyor. Dolayısıyla kamp yapacak olan katılımcılar öncesinden her türlü ihtiyaçlarını marketten satın alarak hazırlıklı gelmişlerdi. Bunlara envai çeşit alkollü alkolsüz içecekler, soğutma dolabı, izgara makinesi ve kilolarca et, sosis, tavuk gibi şeyler de dahil. Öyle ki komşu çadırımızda kalan grup son gün ellerindeki bütün etleri ızgarada hazırlayıp geçen insanlara dağıtmak durumunda kaldı.
Bunlara ek olarak konser alanını yukarıdan gören bir Basın/VIP kısmı mevcuttu. Gece 23.30 sularında konserler bittikten sonra uğrak noktamız ya parti çadırı ya da basın alanıydı. VIP denilmesine aldanmamak lazım, güzel manzarası haricinde bir ayrıcalığı olduğunu söylemek güç. Ancak müzik dünyasının önemli isimleriyle burada karşılaşabilir, o yorgunlukla kim olduğunun farkında olmadan sohbet edebilirsiniz. Avrupa’nın önemli medya kuruluşlarında çalışan insanları daburada görmek mümkün.
Son olarak festival organizasyonunda yararlı bulduğum ancak Türkiye’deki festivallerde hiç rastlamadığım bir uygulamadan bahsedeceğim. Festival girişinde takılan bileklerin ucunda üzerinde„çöp“ yazan kırmızı bir kısım bulunuyor. Kamp alanı çıkışında bir büyük boy çöp torbasını doldurarak iade ettiğinizde bilekliğinizdeki bu kırmızı bölümü makasla kesiyorlar ve 5 euro ödeme yapıyorlar. Yani herkesin bir çöp iadesi hakkı bulunuyor ve karşılığında az da olsa bir miktar para alıyorsunuz. Bunun kamp alanındaki çöp ve temizlik sorununa büyük oranda çözüm getirdiğini düşünüyorum, umarım ülkemizde de böyle bir uygulama gerçekleştirilebilir.
Bahsettiğim grupların konser videolarını Extreminal youtube kanalımızdan izleyebilirsiniz. Konserlerde birkaç şarkılık görüntü alma şansım oldu, profesyonel çekimler olmasa da sizlere festival ortamı hakkında bir fikir verecektir.
Daha fazlası için sosyal medya kanallarımızı takip ediniz, „like“ ediniz, paylaşım yapınız 😉
Line-up: 7/10
Ses sistemi: 10/10
Festival alanı: 9/10
Kamp alanı: 8/10
İzleyici profili: 8/10
Hijyen koşulları: 8/10
Toplu taşıma: 6/10
Otopark: 5/10
Basın çadırı: 9/10
Parti Çadırı: 9/10
Yiyecek-İçecek Fiyatları: 6/10
Fotoğraflar Rock Hard Festival Resmi Sayfasında Herkese Açık Olarak Paylaşılan Fotoğraflardan Seçilmiştir.
Videolar  : İdil Tekin

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu