Blog

Arşiv Odası : Tozlu Raflar #5 | Ásmegin- Arv

Napalm Records – 2008 – Norveç 

Corona döneminde dünya hala bu illetten tam anlamıyla kurtulamamışken ,haliyle metal piyasası da durgunlaştı.Bu sebeple ister istemez insan eski albümlere dönüş yapıyor. Arşivi kurcalayip bir kaç sene önce severek dinlediğim albümleri karıştırdığımda elime gelen ilk albüm “Arv” oldu.

Ásmegin Norveçli  bir Viking/Folk Metal grubu, grubun geçmişi 1999´a kadar uzanıyor; fakat Ásmegin işleri ağırdan alan gruplardan. 99´da piyasaya çıkan “Naar rimkalkene heves” isimli demodan sonra Ásmegin cephesinden 2003 yılına kadar yeni bir ürün gelmedi. 2003´te Napalm Records ile anlaşma imzalandıktan sonra, Heavy Metal dünyasında isimlerinin duyulmasını sağlayan ilk albümleri “Hin vordende Sod & Sø” piyasaya çıktı. Beş yıllık bir aradan sonra ikinci albümleri “Arv” piyasaya çıktı ve  ne yazık ki grupta 12 yıldır süren uzun bir sessizlik var.

“Arv”; Viking/Folk metal sevenlere kesinlikle tavsiye edeceğim bir albümdür  ama baştan uyarmam gerekir ki Ásmegin´in ilk albümüne kıyasla oldukça farklı bir albümdür. İki albümü ard arda dinlediğinizde “farklı iki grup dinledim galiba” gibi bir hisse kapılabilirsiniz. Bazı gruplar bir albümü içlerine tam olarak sinecek biçime getirmek için uzun süreye ihtiyaç duyarlar, görünen o ki bu süre Napalm Records için biraz uzundu ve daha fazla beklemek istemedi. Sonucunda görüşüme göre tam anlamıyla bitmemiş bu albüm piyasaya çıktı. Albümün piyasaya çıkmasının ardından bir çok kritikte kötü yorum aldı; ama ben bu albümü oldukça severim. Sonuçta kritik bir noktayı iyi bir Metal dinleyicisi olarak asla unutmamak gerekir; sevdiğiniz bir grup çok beğenilen ilk albümü ile ikinci albümü arasına beş sene gibi bir süre koymuşsa, muhakkak ki ikinci ürün ilkinden büyük ihtimalle yüksek bir yüzde ile farklı olacaktır.

İlk albüm ile kıyaslandığında, Sareeta´nın keman ve kadın vokal performansının eksikliği, çığlık vokallerde ki değişim, sözlerde kullanılan Antik Norveççe´nin kullanılmaması gibi ayrıntılar grubun kısa sürede topladığı fan kitlesini üzdü. Bu değişiklikler hakkında fikrim, evet Sareeta´nın eksikliği kötü oldu; ama Arv´da icra edilen keman performansını direk çöpe atamayız. Bu albümün ruhuna ve atmosferine uygun olarak gayet iyi icra edilmiş. Bunun yanında albümün ilk albüm gibi hızlı ve enerjik olmayışı bu albümün kötü olduğu anlamına gelmez. Vokallerde ki değişime gelince sert vokaller bu albümde kaliteli Death Metal Brutali seviyesinde ve bence oldukça iyi icra edilmiş. Hem albümün hemde tek tek parçaların içinde yoğun bir çeşitlilik var, bazı riffler günlerce aklınıza takılabilir. İlk parça “Fandens Mælkebøtte” eşsiz bir folk metal riffi ve kadın vokal uyumuyla açılıyor.Albümde buna benzer bir çok bölüm var ki, bence albümün kendine has atmosferinin oluşmasında ki en önemli etkenlerden biri bu. Parçanın devamında kadın ve çığlık vokallerin kendi arasında değişimi ikisinin de zaman zaman sırasını koro vokallere bırakması kulağa harika geliyor. İkinci parça “Hiertebrand” albümde öne çıkan ve akılda kalan parçalardan, bu parçada çığlık ve brutal vokaller daha ön planda. Vokaller üzerinde ki işçilikte biraz daha özen gösterilebilirmiş aslında bazen bir şeyler eksik hissine kapılıyor insan. Bu parçada keman ve davulun daha ön planda olduğunu görüyoruz, performansları ile gitar rifflerinin önüne geçiyorlar. Albümün üçüncü parçası “Generalen og Troldharen” bence en akılda kalıcı parçası. Kısa bir akordeon girizgahından sonra çığlık vokallerle iyi bir giriş yapan parça, kısa bir koro bölümüyle devam ediyor, bu parçada temiz vokaller fazlasıyla kullanılmış; ama icrası daha iyi olabilirdi. Bu parçanın en güzel ayrıntısı şüphesiz ki akordeon icrası. Devamında albüme adını veren parça “Arv” harika bir keman bölümüyle açılışı yapıyor, bu parçanın diğerlerine göre daha depresif bir havası var, birlikte kullanılan çığlık ve temiz vokaller, ve onlara eşlik eden kemanın oldukça yumuşak dokusuna, parçanın devamında yüksek tuşeli davul ve gitar performansı eşlik ediyor. Bu iki ayrıntı parçaya oldukça orijinal depresif bir atmosfer kazandırıyor. Bunun yanında parçanın kendi içinde ki değişkenliği bir anda parçanın sonuna kadar ki gidişatından farklı bir yön seyredip, oldukça hareketli bir folk metal rifi ve vokal performansıyla parçanın en başından sonuna kadar getirdiği depresif yapının tam tersine ilk albümden alışmış olduğumuz performansa göz kırparak parça bitiyor. Albümde öne çıkan parçalardan bir diğeri “Prünkende, stolt i Jokumsol”, sadece kadın vokallerin icra edildiği bir akustik parça, albümde ki bir çok deneysel hamleyi anlamaya çalışırken kafada oluşan yorgunluğu bir nebze alıyor.

Tüm bunların toplamında özetlemek gerekirse, yeniliklere açıksanız bu albümü dinlemek size zaman kaybı gibi gelmez; ama tam tersi ise albümü ikinci bir defa dinleyeceğinizi sanmam, yinede bir şans vermenizi öneririm.

6,5/10

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu